inne meıye rabbi seyehdin faziletleri

EVRAD-I FETHİYYE. Bu eserin ismi de, şu şekilde dilimize çevrilmiştir : FETHİYE VÎRD-LERİ. Bu eser, salâvat-ı şerife, duâ ve münacaattan ibarettir. Metin, ter­cüme, şerh biraradadır. önemli bir eserdir. Bu eser, baş kısmındaki bir yazı ile şöyle tanıtılmaktadır : Hazret-i Emir Seyyid Ali Hemedanî şöyle anlattı SekineDuası ise alimlerin aktardıklarına nazaran her Müslüman’ın okuması gereken bir dua olup, okuyan kişinin dileklerinin kabul tez vakitte kabul edildiği aktarılır. Her gün Sekine Duası okumanın faziletleri şöyledir: – Sekine duasını okuyan kişinin konutundan bolluk ve rahmet eksik olmaz. – Bilerek ya da bilmeyerek Zikirler Dualar, Sureler ve Faziletleri Tüm dua ve surelerin anlamı, meali ve türkçe arapça okunuşu. İslami bilgi kaynağınız aşk duasi, muhabbet celbi, bağlama buyusu, İnne rabbi ledifun lima yeşa'u innehu huvel alimul hakim" 5 vakit namazın ardından 129 kez okunur İkinci Okunuş:"İnne rabbi ledifun lima yeşa'u " bu ayetle okunan sırlı ayeti bilen var mı? Birinci Okunuş: Ayeti kerimeyi taşıyabileceğine inandığınız herkese öğretebilirsiniz: Beş vakit namazın ardından 129 kere: İnnemeıye Rabbi, seyehdin! Bu ayeti celileyi dağlara taşlara haykırmak, her gördüğüm yere yazmak istiyorum BÜYÜK HARFLERLE.. "İNNE MEIYE RABBİ, SEYEHDİN..!" Belki bir çoğumuz ilk defa işittik nama huruf ke 24 abjad yunani tts. Değerli okuyucum. Hacc ibadetinin ifasına tekaddüm eden günlerdeyiz. Mübarek topraklarda ve mukaddes mekânlarda günlerini geçiren mümin kardeşlerimiz yanında henüz maneviyat kokan iklime intikal etmemiş hacı adaylarımız var. Kafileler halinde intikaller devam ediyor. Konuya dair yazacaklarımız da henüz bitmiş değil. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Hatırlayacağınız üzere önceki yazımızı şu ifadelerle bitirmiştik Şunu da bilelim ki, zahmetsiz hacc olmaz!.. Zira, Hz. Peygamber sav Efendimiz hacca niyet ederken "Allah'ım! Hacca niyet ettim. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul buyur." demişti. Demek ki, birtakım zorluklar bizi bekliyor… Allah Teâlâ'nın bir ismi de el-Müyessir'dir. Yani zorlukları kolaylaştıran… O halde dilimizdeki bir duamız da şöyle olmalı "Rabbi yessir velâ tuassir. Rabbi temmim bil hayr. Sehhil aleynâ yâ Müyessir!.." Duamızın anlamını vererek devam edelim konumuza… "Ey Rabbim! İşimi Kolay getir, zorlaştırma ne olur! Ey Rabbim hayırla tamamla işimi… Ey bütün zorlukları kolaylaştıran Rabbim! Sen kolay getir işlerimi…" Anlamını düşünerek, benliğine sindire sindire yapılacak bu dua bile kişinin "kulluk şuuru" dediğimiz takva mertebesine nail olması için önemli bir katkı olacaktır diyebiliriz. Çünkü burada, kulun kulluğunu bilmesi kadar; Rabbinin kudretini takdir ve ikrar etmesi de söz konusudur. Eksik ve kusurlu olan bizim; Yüceler Yücesi Sübhân Allah Teâlâ'yı her türlü noksandan ve eksiklikten münezzeh görmemizin ifadesidir, bu cümleler… Yazdıklarımızı pekiştirmek adına bir Nebevî niyaza daha yer verelim. Hadis-i Şerifleri bir araya getiren külliyat içindeki nice inci misali peygamber dualarından birine… Resul-i Ekrem sav Efendimiz bir işte zorlandığı zaman şöyle dua edermiş "Allah'ım! Sen kolaylaştırmazsan eğer hiçbir iş kolay değil… Sen kolaylaştırırsan eğer, hüzün bile kolay gelir!.." Bu duayı gönülden yapıp da mahrum olan hiç kimsenin var olacağını zannetmiyorum. Çünkü el-Müyessir olan Allah, kendine yönelen, sığınan, kolaylık dileyen bir kulunun çağrısına elbette icabet edecektir. Çünkü O, aynı zamanda bir ismi de el-Mucîb olan, Alemlerin Rabbi'dir!.. Zorlukları kolaylaştıran Mevlâmızın bize lütûf ve ihsanlarından bahseden bir Arap vecizesine yer vermenin tam zamanıdır. Şöyle denilmiş İzâ dâkat bike'd-dunya fe fekkir fî Elem Neşrah Fe usran beyne yusrayni izâ fekkertehu fefrah Dünya seni bunalttığında hemen Elem Neşrah sûresini düşün. Bir zorluğun iki kolaylık arasında durduğunu göreceksin. Bunu düşün ve ferahla! Sadece hacc mevsimindeki günlerde yapılacak dinî vazifelerin ifasında karşılaşılacak zorluklarda değil, hayatımızın her alanında ve her zaman diliminde yukarıdaki hadislerde bize öğretilen dualar ve bu vecizenin telkini, mümin için önemli birer manevi destektir. Bu tespitlerden yola çıkarak, hacc ibadetinde manevi hazırlık adına daha neler yapılabileceği sorusuna cevap bulmaya çalışalım. Helalleşmek, Vedâlaşmak, Duâlaşmak Kıymetli okuyucum. Hacca manevi hazırlık kapsamında sayılabilecek işlerden biri, mutlaka bu yolculuğa çıkmadan önce tanıdıklarla, ahbâb ü yârân ile ve akrabalar ile helalleşmektir. Çünkü o mübarek topraklara, üzerinde kul hakkıyla ayak basması doğru olmaz. İbadetlerinde lezzet, feyiz ve bereket yaşamak isteyen her bir hacı adayının bu hususa azami dikkat göstermesi gerekir. Vedalaşmak ve dua talebinde bulunmak da bu hazırlığın bir parçası olarak görülmelidir. Zira vedalaştığı kimselerden dua taleb eden bir kişi adeta manevi anlamda görünmez desteklerle ve teçhizat ile donanmış bir şekilde yola çıkıyor demektir. Diğer bir husus, hacı adayının vazifesini ifa edeceği günlerde her bir mekan ve zaman dilimi için belirlenmiş dualar konusunda önceden bilgi sahibi olması icab eder. Bu duaların önemli bir kısmı, Peygamber Efendimizin dilinden dökülen ve Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar gelen dualardır. Her bir cümlesi çok manidâr ve insana farklı duygular yaşatan bu duaları, hacı adayı müminlerin önceden çalışarak mümkünse ezberlemesi ya da çokça okuyarak aşina olması gerekir. "De ki, duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!" Furkan, 77 ayet-i kerimesinden yola çıkarak diyebiliriz ki, bir hacı adayını, özellikle mukaddes beldelerde Rabbine sevimli kıldıran ve onu "değerli" hale getiren dualarıdır; gönülden ve kalbinin tâ derinliklerinden gelerek Mevlâ'ya arz ettiği niyazlarıdır, ama kendisi ama başkaları için… Takdir edersiniz ki, kişi ne okuduğunu, niçin okuduğunu ve okuduğunun ne anlama geldiğini, ancak bir hazırlık safhasından sonra öğrenecektir. İşte bu anlamdaki gayret ve çabalarını da biz manevi hazırlık safhası olarak görebiliriz. Bundan sonraki satırlarda gerek henüz mukaddes yolculuğa çıkmamış ve gerekse mübarek beldelerde bulunan kardeşlerimiz için Sevgili Peygamberimizin sav dilinden günümüze kadar gelen çok değerli ve mana yüklü hatıralar taşıyan bu duaları sizlere aktarmaya çalışacağız. Mukaddes Yolculuğa Çıkarken… "Bir mübarek sefer olsa da gitsem / Kâbe yollarında kumlara batsam" diyen Yunus Emre misali hasretle yanan hacı adayının sefer vakti gelmiştir artık. Bavullar hazırlanmış, helalleşme-vedalaşma faslı da tamamlanmıştır. Dualarla-tekbirlerle uğurlanış ve yolculuğun başladığı an… İşte bu vakit, Hz. Peygamber'in sav bineğine binip de Allah Teâlâ'ya yalvardığı "Sefer Duası"nın tam vaktidir "Bismillah. Elhamdü lillah. Allahü Ekber. Bunu bizim hizmetimize veren Rabbimizi tesbih ve takdis ederiz; yoksa biz buna güç yetiremezdik; ve biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz." "Allah'ım! Bu yolculuğumuzda senden iyilik ve takvâ, bir de hoşnut olacağın davranışlarda bulunmayı dileriz. Allah'ım! Yolculuğumuzu bize kolay kıl ve uzaklığını yakın eyle! Allah'ım! Yolculuğumuzda yardımcımız Sensin. Geride kalan çoluk-çocuğumuzun görüp gözeteni de Sen ol. Allah'ım! Yolculuğun zorluklarından, üzücü şeylerle karşılaşmaktan ve dönüşte malımızda, çoluk-çocuğumuzda kötü haller görmekten sana sığınırım. " Bu anlamlı yakarış ile Yüce Mevlâ'ya sığınan, geride bıraktığı ailesini, evini-barkını O'na emanet eden müminden her türlü korku, endişe ve hüzün zâil olup gitmiştir artık… Kalbinde Allah, dilinde zikrullah ile devam eden yolculuk, ihramların giyilmesiyle farklı bir güzelliğe bürünür. Şimdi mukaddes beldelerin yolcusu, artık bütünüyle dünyayı ve dünyaya ait olan her şeyi üzerinden çıkarıp -adeta kefen misali- ihramlarına bürünmüş durumdadır. Dillerde "Lebbeyk" zikri, gönüllerde huzur… Mikat mahallinde edilen niyetlerden sonra, Kâbe-i Muazzama görülünceye kadar dillerden düşmeyecek kulluk ifadesi "Telbiye", müminin zikri de tesbihi de olmalıdır "Lebbeyk Allâhümme Lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnnel-hamde venni'mete leke vel-mülk. Lâ şerîke lek." Demek ister ki mümin "Buyur Allah'ım buyur. Emrine âmâdeyim. Buyur Rabbim buyur; Eşin, ortağın yoktur Senin. Buyur Rabbim!.. Muhakkak ki, bütün övgüler ve nimetlerin hepsi Senin… Mülk de sadece Senin. Eşin de ortağın da yoktur Senin." Kılınan namazlar, okunan dualar ve Kur'an kıraati dışında kalan zaman diliminde en değerli tesbihat ve zikir, işte bu "Telbiye" duasıdır. Eğer dildeki bu duaya, gönüldeki duygular da eşlik edecek olursa, Telbiye'deki mana, müminin ruhunu da bedenini de nurlandıran bir kandile dönüşür âdeta… Böylece mümin, Rabbinin azameti karşısında kendi hiçliğini; O'nun kudreti karşısında, acizliğini düşünerek bu "kulluk şuuru"yla Rabbinin Sarayı'na doğru yolculuğunu devam ettiren bir misafir gibi görür kendini… Cidde-Mekke arasında yol kenarındaki levhalar da bu düşüncesini pekiştirir niteliktedir "Rahman'ın Misafirleri! Hoşgeldiniz…" Gelecek yazımızda konuya devam etmek üzere, hacı adayı kardeşlerimize selamet ve esenlikler dileğiyle… Prof. Dr. Mehmet Emin Ay -İnsan, dünyaya çakılmış bir çivi değildir. Semâlara daha da yükseklere mirac vesilelerinin en başında olan “NAMAZ”a yapışsın da cennetlere ulaşsın. Belki “CEMAL”e kavuşsun… Bizler ALLAH içiniz. - Mirac, Efendimiz için ne güzel bir yükseliş, ne erişilmez bir mazhariyet ise O zat aleyhisselam'ın sayesinde bulunan biz ümmeti için öyle azametli bir şereftir. Âlemler, cennetler genişliğinde bir rahmettir. Hem de Rasûlullah'ın iki gözümün nuru buyurduğu namaz, bu mübarek yükselişin hediyesidir ve o gecenin koynunda saklanıyor. İlahi mülakattan bizlere hediye geliyor. Baş ve göz üstünde Rabbimizin hediyesini kabul ediyoruz. -Şüphesiz mirac-ı azim Rasûlullah'ın semalarda gezmesinden ibaret değildir. - Her mü’min rûhun mîracı, kendi kemâline nisbetledir. -Mirac kesinlikle bir yükseliştir. Mirac asansörü, her halde bütün ehli iman için devamlı yükseliştir. Rabbimizin emir suretinde hediyesi olan NAMAZIMIZA öyle sarılmalı öyle güçlü itikad etmeliyiz ki O, bizlerin MİRACIDIR. Bilvesile bu fırsatı değerlendiren yükselişe koşa koşa gelen iman ehli kardeşlerime, gerçek miraclar dilerim. melike ağ günlüğü Lalegül Dergisi cübbeli ahmet hoca, davud aleyhisselamın okuyarak bütün isteklerini tahsil ettiği, fakirken okuyanı zengin eden, hastayı iyi eden, korkanı emin kılan, günahları bağışlatan, ruhani hastalıkları tedavi eden, deliyi akıllandıran ve Allâh-u Te'âlâ'nın rızasını kazandıran bir zikir İslam Ümmetinin Faziletleri"Kütübü Sitte" Görüntüleme Hadis-i Şerif'ler İSLÂM ÜMMETİNİN FAZİLETİ 4472 - Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Müslüman, yahudi ve hıristiyanların meseli şuna benzer Bir adam var, bir grub kimseyi ücretli olarak tutmuş; kendisi için belli bir ücret mukabilinde, geceye kadar çalıştırıyor. Bunlar gündüzün yarısına kadar çalışıp "Bize şart koştuğun ücrete ihtiyacımız yok. Biz gideceğiz. Şu ana kadar yaptığımız iş için de para istemiyoruz" derler. Adam onlara "Böyle yapmayın, işin geri kalan kısmını da tamamlayın ve ücretinizi tam olarak alın!" diye rica eder. Ancak onlar buna yanaşmazlar ve terkedip giderler. Adam onlardan sonra işi için başkalarını ücretle tutar. Onlara "Şu gününüzü tamamlayın, öncekilere vaadettiğim ücreti size tam olarak vereyim!" der. Bunlar ikindi vaktine kadar çalışırlar. O zaman "İşin senin olsun, yaptığımız çalışmanın ücretini de istemiyoruz. Çalışmayı terkediyoruz!" derler. Adam onlara da "İşinizin geri kısmını tamamlayın, şurada az bir zamanınız kaldı" diye rica eder, ancak onlar dinlemeyip giderler. Adam geri kalan zamanda çalışmaları için yeni işçiler tutar. Bunlar da geri kalan zamanda çalışmaları için yeni işçiler tutar. Bunlar da geri kalan zamanda güneş batıncaya kadar çalışırlar ve önceki iki grubun ücretini de alırlar. İşte bu, onların ve bu nurdan kabul ettikleri miktarın meselidir." Buhari, İcare 11, Mevâkitu's-Salat 17. 4473 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Sizden önce geçen ümmetlere nazaran sizin bekânız, ikindi vakti ile güneşin batması arasındaki müddet gibidir. Tevrat ehline Tevrat verildi, onlar gün ortasına kadar onunla amel ettiler. Daha fazla devam etmekten aciz kaldılar. Onlara kîrat kîrat ücretleri verildi. Sonra Ehl-i İncil'e İncil verildi. Onlar da ikindi namazına kadar çalıştılar. O zaman onlar da âciz kaldılar, kîrat kîrat onlara da ücretleri verildi. Bize ücretimiz ikişer kîrat, ikişer kîrat verildi. İki kitap mensupları "Ey Rabbimiz, sen bunlara ikişer kirat, ikişer kirat olarak verdin. Halbuki bize birer kirat, birer kirat vermiştin. Halbuki biz, amel yönüyle onlardan ileriyiz!" dediler. Allah Teâla Hazretleri "Ben ücretlerinizde bir haksızlık yaptım mı?" buyurdu. Onlar "Hayır!" dediler. "Öyleyse, bu benim lütfumdur, onu ben dilediğime veririm" buyurdu." Buhari, İcare 8, 9, Mevakitu's-Salat 17, Enbiya 50, Fezailu'l-Kur'ân 17, Tevhid 31, 47; Tirmizi, Emsal 7, 2875. 4474 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselam'ın yanında bir cenaze geçti. Oradakiler, cenaze hakkında hayırlı senada bulundular. Aleyhissalatu vesselam "Vacib oldu! Vacib oldu! Vacib oldu!" buyurdular. Sonra bir cenaze daha geçti. Bunu kötü sözlerle yâdettiler. Resûlullah yine "Vacib oldu!" buyurdular. Hz. Ömer radıyallahu anh "Ey Allah'ın Resûlü! Vacib olan nedir?" diye sordu. "Öncekini hayırla yâdettiniz ona cennet vacib oldu. İkincisini kötülükle yadettiniz ona da cehennem vacib oldu. Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahidlerisiniz!" buyurdu." Buhari, Cenaiz 86, Şehadet 6; Müslim, Cenâiz 60, 949; Tirmizi, Cenaiz 63, 1058; Nesai, Cenaiz 50, 4, 49, 50; Ebu Dâvud, Cenaiz 80, 3233. 4475 - Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Allah Teâla hazretleri, bizden öncekileri cum'ayı bulma işinde şaşırttı. Bu sebeple cumartesi yahudilerin, pazar günü de hıristiyanların oldu. Allah Teâla hazretleri bizi yarattı ve bizlere cuma gününü bulma hususunda hidayet nasib etti Cumayı da, cumartesiyi de, pazarı da ibadet günleri kıldı. Onlar Kıyamet günü de bize tâbidirler. Biz, dünya ehli arasında sonuncusuyuz, fakat Kıyamet günü birinciler olacağız ve bütün mahlûkattan önce hesapları görülüp bitirilecekler olacağız." Müslim, Cum'a 22, 856. 4476 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Kıyamet günü Aziz ve Celil olan Allah "Ey Adem!" diye seslenir. Adem "Ey Rabbim buyur, emrindeyim, bütün hayırlar senin elindedir!" der. Şöyle bir nidada bulunulur "Allah sana, cehennem hey'etini çıkarmanı emrediyor!" Adem sorar "Ey Rabbim, cehennem hey'eti ne kadardır?" "Her binden dokuzyüzdoksandokuzu!" İşte "hamilelerin çocuğunu düşürdüğü, çocukların ihtiyarladığı, insanların sarhoş olmadıkları halde, azabın şiddetinden sarhoşa döneceklerini göreceğin zaman bu zamandır." Bu haber Ashab'a çok ağır geldi. Öyle ki yüzlerinin rengi değişti. "Ey Allah'ın Resûlü! dediler, bu binde bir içine hangimiz gireceğiz?" "Ye'cüc ve Me'cüc'dan binde dokuzyüzdoksandokuz, sizden ise bir olacak. Şunu da bilin Siz insanlar arasında, beyaz bir öküzde siyah bir kıl veya siyah bir öküzde beyaz bir kıl durumundasınız." Buhari, Tefsir, Hac, 1, Enbiya 7, Rikak 46, Tevhid 32; Müslim, İman 379, 222. 4477 - Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Rabbim bana, ümmetimden yetmişbin kişiyi hesab ve ceza olmaksızın cennete koymayı vaadetti. Her bin ile birlikte yetmişbin ve Rabbimin avucuyla üç avuç daha." Tirmizi, Sıfatu'l-Kıyâme 13, 2439; İbnu Mâce, Zühd 34, 4286. 4478 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ümmetimin cennete gireceği kapının genişliği, iyi bir atlının üç gün veya yıl yürüme mesafesidir. Onlar cennet ehli kapıdan girerken sıkışırlar da omuzları ezilecek hâle gelir." Tirmizi, Cennet 14, 2551. 4479 - Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde Büreyde radıyallahu anh "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü nakleder "Cennet ehli yüzyirmi saftır. Bunlardan seksen safı bu ümmetten, kırk safı da diğer ümmetlerdendir." Tirmizi, Cennet 13, 2549. 4480 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Müslüman bir kimse öldü mü, Allah ona bedel bir yahudi veya hıristiyanı cehenneme koyar." Müslim, Tevbe 50, 2767. 4481 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm "İmtina edenler hariç, bütün ümmetim cennete girecektir!" buyurmuşlardı. "İmtina edenler de kim?" dediler. "Kim bana itaat ederse cennete girer, kim âsi olur itaat etmezse o imtina etmiş demektir!" buyurdular." Buhari, İ'tisam 2. 4482 - Ebu Mâlik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Allah sizi üç hasletten himaye etti "Hepinizi helak edecek olan peygamberinizin bedduasından, batıl ehlinin hak ehline nurunu söndürecek kesin bir galebesinden, dalalet üzerine birleşmenizden." Ebu Dâvud, Fiten 1, 4253, 4483 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Şu ümmetim rahmete mazhar olmuş bir ümmettir. Ahirette azaba maruz kalmayacaktır. Onun azabı dünyadadır Fitneler, zelzeleler ve katl." Ebu Davud, Fiten, 4277. 4484 - Yine Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Allah Teâla Hazretleri şu ayetle ümmetim için bana iki eman indirdi 1. Sen aralarında olduğun müddetçe Allah onlara umumi bir azab vermeyecektir. 2. Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allah onlara azab vermeyecektir" Enfal 33. Ben aralarından ayrıldım mı, Allah'ın azabını önleyecek ikinci eman olan istiğfarı Kıyamete kadar aralarında bırakıyorum." Tirmizi, Tefsir, Enfal 3082. 4485 - Âmir İbnu Sa'd babası radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Benî Muâviye Mescidine girdi. Orada iki rek'at namaz kıldı, biz de onunla beraber kıldık. Sonra Rabbine uzun uzun dua etti. Sonra yanımıza döndü. Dedi ki "Rabbimden üç şey talep ettim. İkisini verdi, birini geri çevirdi Rabbimden ümmetimi umumi bir kıtlıkla helâk etmemesini talep ettim, bunu bana verdi. Ümmetimi suda boğulma suretiyle helâk etmemesini diledim, bana bunu da verdi. Ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını da talep etmiştim, bu geri çevrildi." Müslim, Fiten 20, 2890. 4486 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ümmetimden âlim, şehid, salih bazıları var; bir çok kabilelere şamil bir cemaate şefaat eder, bazıları var bir kabileye şefaat eder; bazıları var bir bölüğe şefaat eder; bazıları da tek bir ferde şefaat eder ve cennete girmelerini sağlar." Tirmizi, Kıyamet 11, 2442. 4487 - Rezin şunu ilave etmiştir "Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir. Bir adamın ateşe atılması için emir verilir. Giderken, dünyada susadığı zaman su vermiş olduğu adama rastlar, onu tanır ve ona "Benim için şefaat etmeyecek misin?" der. Adam "Sen de kimsin?" diye sorunca "Ben sana falan falan gün su içirmedim mi?" der. Öbürü bunu tanır ve Allah nezdinde onun lehinde şefaatte bulunur. Adam da böylece geri çevrilir ve cennete gider." Tirmizi, Kıyamet 11, 2437. 4488 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ümmetim yağmur gibidir, evveli mi, ahiri mi daha hayırlıdır bilinemez." Tirmizi, Emsal 6, 2873. 4489 - Hz. Muğire radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ümmetimden bir grup, hak üzerine galip olmaktan hiç geri kalmaz. Allah'ın emri Kıyamet gelince de onlar galibtir." Buhari, İ'tisam 10, Menakıb 27, Tevhid 29; Müslim, İmaret 171, 1921. Buhari "Bu grup, alimlerdir" demiştir. 4490 - Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ehl-i garb hak üzere galib olmaya, kıyamet kopuncaya kadar devam ederler." Müslim, İmaret 177, 1925. 4491 - Muaviye İbnu Kurre, babası radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Şam Suriye halkı fesada uğradımı artık orada sizin için hayır yoktur. Ümmetimden bir grup, Kıyamet kopuncaya kadar, mansur Allah'ın yardımına mazhar olmaya devam edecek, onları mahrum bırakanlar onlara zarar veremiyecekler." Ali İbnu'l-Medini "Bunlar hadis ashabıdır" demiştir. Tirmizi, Fiten 27, 2193. 4492 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ümmetimden bir grup taife, hak üzerine savaşmaya devam edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler. Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar." Ebu Davud, Cihad 4, 2484. 4493 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Ümmetim içinde beni en çok sevenlerden bir kısmı benden sonra gelenler arasından olacak Mallarını ve ailelerini feda pahasına, beni görmeyi arzu edecekler." Müslim, Cennet 2832. 4494 - Abdullah İbnu Büsr radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Kıyamet gününde, ümmetimin iki alameti olacak Biri secde sebebiyle alnındaki parlaklık, diğeri de abdest sebebiyle kollarındaki parlaklıktır." Tirmizi, Salât 427, 607. 4495 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Allah bir ümmete rahmet diledi mi, peygamberlerini kendilerinden önce kabzeder ve onu ümmete bir öncü ve hazırlayıcı yapar. Bir ümmetin helâkini de diledi mi, onları peygamberleri hayatta iken cezalandırır da onun gözünün önünde onları helak eder. Böylece, o ümmetin, -inkâr ve tekzibleri sebebiyle- helakleriyle peygamberin içi rahatlar." Müslim, Fezail 24, 2288. Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş İtikaf"Kütübü Sitte" >> << İsim ve Künye"Kütübü Sitte" ESMÂULLÂHİ'L-HÜSNÂ HAVÂSSI OTUZ BİRİNCİ İSM-İ ŞERİF اَللَّطِيفُ "el-Latîf" el-Latîf, Yüce Rabbimizin "Faydalı olan şeyleri mahlukata güzellik ve incelikle ulaştırarak lütuf ve ihsan eden; işlerin en ince ve gizli yönlerini bilen; kullarını iyiliklere ulaştıran; lütufla muamele eden; ince işleri, sırları, her şeyin detayını bilen" manalarına gelen ism-i şerifidir. BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI 1. Bu ism-i şerifi çok zikreden kimse hüzün ve sıkıntılardan korunur. 2. Her kim bu ism-i şerifi yüz ya da yüz otuz üç defa zikrederse sıkıntısından kurtulup felaha eriş. 3. Her hangi bir şeyden korkan bir kimse bu ism-i şerifi "el-Latîf" اَللَّطِيفُ şeklinde yüz altmış kere zikredip ardından da, لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُۘ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَۚ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ﴿١٠٣﴾ "Gözler O'nu kuşatıcı şekilde görerek idrak edemez. O ise tüm gözleri ilmiyle kuşatır şekilde idrak eder. Gözlerin kavrayıcı şekilde görmesine mani bir letafete sahip olan Latîf de, bütün işlerin kapalı ve açık tüm yönlerinden hakkıyla haberdar olan Habîr de ancak O'dur!" En'âm Suresi103 ayet-i kerimesini on kere okursa korktuğu şeyden emin olur. 4. Her kim bu ism-i şerifi "el-Latîf" اَللَّطِيفُ şeklinde yüz altmış kere okuyup ardından da, اَللهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ۟ ﴿١٩﴾ "Allâh, kullarına iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir Latîf'tir, bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın dilediğini istediği şekilde rızıklandırır ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur. Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen Kaviyy de, Azîz de ancak O'dur"Şûrâ Suresi19 ayet-i kerimesini on kere okursa bol rızıklara nail olur. 5. Her kim bu ism-i şerifi "el-Latîf" اَللَّطِيفُ şeklinde yüz altmış kere okuyup ardından da, اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ۟ ﴿١٤﴾ "Her şeyi yaratmış olan Zat gizliyi de, açık gibi bilmez mi?! Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen Latîf de, bütün varlıklarından haberdar olan Habîr de ancak O'dur!" Mülk Suresi14 ayet-i kerimesini on kere okursa birçok sırlı ilimlere kavuşur. 6. Her kim şifa niyetiyle bu ism-i şerifi "el-Latîf" اَللَّطِيفُ şeklinde yüz altmış kere okuyup ardından da aşağıdaki ayet-i kerimeleri okursa Allâh-u Te'âlâ'nın izniyle şifayab olur. Bu ayet-i kerimeler de şunlardır اَلَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِۙ ﴿٧٨﴾ وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِۙ ﴿٧٩﴾ وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِۖ ﴿٨٠﴾ وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِۙ ﴿٨١﴾ وَالَّذِي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيـَٔتِي يَوْمَ الدِّينِۜ ﴿٨٢﴾ رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَاَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَۙ ﴿٨٣﴾ وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِرِينَۙ ﴿٨٤﴾ وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِۙ ﴿٨٥﴾ "O Zat ki; beni yaratmıştır, artık O beni de din ve dünya menfaatlerine hidayet etmektedir. Öyle bir Zat ki; beni yediren de, beni içiren de sadece O'dur. Hastalandığım zaman O bana şifa sıhhat ve afiyet vermektedir. Öyle Zat ki; beni dünyada öldürecektir, sonra beni ahirette diriltecektir. O Zat ki; evla olanı terk etme gibi yapabileceğim herhangi bir hatamı ceza günü benim için bağışlayacağını ummaktayım! Ey Rabbim! Bana ilim ve amelde kemal kazandıracak yüce bir hüküm bağışla ve beni salihler zümresine kat! Sonraki ümmetler arasında benim için övgülerde bulunacak dosdoğru bir dil de yarat. Beni nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl." Şu'arâ Suresi78-85 7. Her kim aşağıdaki ayet-i kerimeyi her gün dokuz kere okursa Allâh-u Te'âlâ bütün işlerinde o kişiye lütufkar davranır. اَللهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ۟ ﴿١٩﴾ "Allâh, kullarına iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir Latîf'tir. Bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın dilediğini istediği şekilde rızıklandırır ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur. Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen Kaviyy de, Azîz de ancak O'dur." Şûrâ Suresi19 8. Bu şanı yüce olan ism-i şerif esma-i hüsna içerisinde Lafzatullah'tan Allâh ism-i şerifinden sonra havassı ve keskin tesirleri en çok olan ism-i şeriftir. Her kim her gün beş vakit namazı müteakip yüz yirmi dokuz diğer bir rivayette yüz altmış defa "Yâ Latîf" يَا لَطِيفُ diyerek işlerini Allâh-u Te'âlâ Hazretleri'ne ısmarlarsa bütün işlerinde muvaffak olur, hiçbir şekilde sıkıntıya düşmez, her türlü afet ve beladan da korunmuş olur. Yine bu şekilde hapisten kurtulmak için beş vakit namazdan sonra yüz yirmi dokuz kere okunur. 9. Bir işinde sıkıntıya düşüp ümitsizliğe kapılan ve ne yapacağını bilemeyen bir kimse, güzel bir itikat ile temiz bir yerde oturup onaltıbin altıyüzkırk bir kere "Yâ Latîf" يَا لَطِيفُ ism-i celilini okur bunun peşine de bu ism-i şerifin aşağıda yazılı olan azimet-i mübarekesi ile dua ederek Cenâb-ı Hakk'a işlerini ısmarlarsa Allâh-u Te'âlâ sıkıntısını izale eder. بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَانِ الرَّحِيمِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ يَا لَطِيفُ بِعِبَادِهِ يَا اَللهُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ، يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا لَطِيفُ لَطِيفُ لَطِيفُ، يَا ذَا الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ يَا لَطِيفُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ، سُبْحَانَكَ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ وَ لَا إِلَهَ غَيْرُكَ وَ لَا مَعْبُودَ سِوَاكَ يَا لَطِيفُ، اَللَّهُمَّ أَنْتَ الْحَقُّ الْحَقِيقُ يَا لَطِيفُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ، يَا مَنْ لَا يَتَّخِذُ صَاحِبَةً وَ لَا وَلَدًا وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ يَا لَطِيفُ يَا بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ وَ الْأَرْضِ يَا لَطِيفُ يَا مَجِيدُ يَا اَللهُ أَجِبْ يَا لَطِيفُ اُلْطُفْ يَا لَطِيفُ اُلْطُفْ يَا لَطِيفُ اُلْطُفْ، أَنْتَ الْحَاضِرُ لَمْ تَغِبْ يَا لَطِيفُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ، أَنْتَ الْحَاكِمُ لَا يُحْكَمُ عَلَيْكَ حَاكِمٌ يَا لَطِيفُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ، أَنْتَ السُّلْطَانُ الْقَوِيُّ لَمْ يَقْوَ عَلَيْكَ قَوِيٌّ يَا لَطِيفُ يَا مَنْ هُوَ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ اِسْتَجِبْ دُعَائِي بِأَلْفِ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ إلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ كٓهٰيٰعٓصٓ حٰمٓ عٓسٓقٓ أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ الْعَظِيمِ الْأَعْظَمِ الَّذِي اخْتَصَّ بِهِ الْأَخِصَّاءُ مِنْ خَلْقِكَ أَنْ تَقْضِيَ حَاجَتِي يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ، آمِينَ "Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla! Ey Allâh! Ey kullarına lütufkar davranan! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Hannân! Ey Mennân! Ey Latîf! Ey Latîf! Ey Latîf! Ey celal ve ikram sahibi! Ey Latîf! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Seni tenzih ederim İlah ancak Sensin. Senden başka hiçbir İlah yoktur. Senden gayrı tapılacak yoktur. Ey Latîf! Ey Allâh! Gerçek varlık ancak Sensin. Ey Latîf! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey eşten, çocuktan ve denkten münezzeh olan! Ey Latîf! Ey göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı! Ey Latîf! Ey Mecîd! Ey Allâh duama icabet buyur! Ey Latîf! Lütfet. Ey Latîf! Lütfet. Ey Latîf! Lütfet. Sen hiç kaybolmayan hazırsın. Ey Latîf! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Sen öyle bir Hakîmsin ki kimse Senin hakkında hüküm veremez. Ey Latîf! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Allâh! Sen öyle kuvvet sahibi bir Sultansın ki hiçbir güç sahibinin Sana gücü yetmez. Ey Latîf! Ey her an bir şanda olan Zat! Bin tane 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-'aliyyi'l-'azîm' hürmetine duamı kabul eyle. Senden başka hiçbir İlah yoktur. Sen Melik ve Kuddûs'sün. Kâf! Hâ! Yâ! 'Ayn! Sâd! Hâ! Mîm! 'Ayn! Sîn! Kâf! En seçkin kullarının kendisiyle ihtisas ettiği büyük, en büyük ismin hürmetine Senden hacetimi yerine getirmeni Rabbe'l-'âlemîn! Âmîn!" 10. Geçinmek hususunda sıkıntı çeken, rızkı az ve kısmeti bağlı olan bir kimse "Yâ Latîf" يَا لَطِيفُ ism-i şerifini cuma gecesi perşembeyi cumaya bağlayan gece sabaha karşı kıbleye karşı oturup onaltıbin altıyüzkırkbir kere okur ve bundan sonra rızık genişliği için Allâh-u Te'âlâ'ya dua ederse duası kabu olur ve rızık hususunda rahatlığa kavuşur. 11. Meşru ve hayırlı olan her hangi bir maksat ve muradına nail olmak niyetiyle Allâh-u Te'âlâ'ya manen tam bir yöneliş ve temiz bir itikat ile bu ism-i şerifi sabaha karşı onaltıbin altıyüzkırkbir kere "Yâ Latîf" يَا لَطِيفُ şeklinde okuyup ardından da yüz kere Rasûlullâh ﷺ'e salat okuyarak Allâh-u Te'âlâ'dan bir istekte bulunan kişi inşâallah muradına kavuşur. 12. Bir afet ve belaya müptela olan özellikle de haksız yere hapsedilmiş bulunan veya esir olan kimsenin kurtulması, hürriyet ve selamete kavuşması maksadıyla bu halde olan kişi tarafından ya da ona niyetle başkası tarafından sünnetlerine riayet edilerek abdest alınıp iki rekat namaz kılınır. Şöyle ki ilk rekatta Fâtiha'dan sonra yedi defa İnşirah Elem Neşrah Leke Suresi, ikinci rekatta ise Fâtiha'dan sonra Felak ve Nas sureleri okunur. Selam verdikten sonra kıbleye yönelerek ihlas ve tam bir itikat ile onaltıbin altıyüzkırkbir kere "Yâ Latîf" يَا لَطِيفُ ism-i şerifini okuyarak isteğini Allâh-u Te'âlâ'ya arz ederse biiznillâhi Te'âlâ muradına nail olur. 13. Bu ism-i şerifi sık sık zikreden kişi Allâh-u Te'âlâ'nın korumasında olup, insanlar nazarında da saygıdeğer bir kişiliğe sahip olur. 14. Bu ism-i şerifin aşağıda yazılı olan duası gam ve kederi, ferah ve sürura çevirme ayrıca şiddet ve sıkıntıları izale etme hususlarında pek büyük bir tesiri vardır. Bu duayı her gün okuyan kimse sıkıntıya, belaya, şiddet ve darlığa düşmez. Sıkıntılı bir yerde bulunup da oradan kurtulmak için ne yapacağını bilemeyen bir kimse bunu okursa o yerden kurtulur, sıkıntılı her işi kolaylaşır ve fakirse zenginleşir. Dua şöylecedir "Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın adıyla! Ey Latîf! Sen ki kullarına lütufkar davranırsın, onları türlü türlü nimetlere ulaştırırsın, manevi perdeli olanlara rıfk esirgeme ile muamelede bulunarak onları belaların şiddetlerinden çıkarırsın. Sana sığınanlara umumi rahmetinle merhamet eder, onları karanlıklardan nurlara çıkarırsın, tüm işlerin gizli ve ince yönlerini bilirsin, lütfunla kullarına türlü türlü iyilikler ve hakikatler hakkında keşifler ihsan edersin. Ey Allâh! Ben Senden Latîf olan lütfunla, dolup taşan fazlınla, cömertlik denizinin incisiyle, asker ve ordularının saltanatının kuvvetiyle beni sözlerimde ve işlerimde nazif, şu anda ve gelecekte rıfk merhamet sahibi biri yapmanı niyaz ederim. Sen bana lütfunun bereketinden büyük bir pay nasip eyle, lütfunun eserlerini kabul edebilmem için bana yardım eyle, fazlından bana belirgin şekilde bir pay ihsan eyle ve beni Kendi yönetiminle teyid eyle ki cömertlik denizinden bol feyizlere nail olabileyim. Şüphesiz ki ancak Sen gerçek esirgeyen ve acıyansın. Ey Latîf! Bana gizli lütfunla yetiş. Âmîn!" [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu'l-hâcât, sh32-33; eş-Şeyh Mâu'l-'ayneyn, Fâtiku'r-ratk alâ Râtikı'l-fetk, sh326-327; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi'l-hüsnâ, sh59-60; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü'l 'ızzi'l-esnâ fî şerhi esmâillâhi'l-hüsnâ, sh39-40; Yûsuf en-Nebhânî, Se'âdetü'd-dâreyn, sh508-509; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü'l-havâs, sh1/87-96; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü'l-esrâr fi'l-havâssı ve'l-ezkâr, sh111-120]Alıntı Kaynak Cübbeli Ahmet Hoca EfendiKaynak

inne meıye rabbi seyehdin faziletleri