ilk çağda denizcilikle uğraşan uygarlıklar
Aptallıkyüzyılı kendine göre yorumlama biçimidir. İlkeleri, genel ahlaki, insan aklının evrimini reddetme biçimidir. öyle bir reddediş ki işine ne gelirse onunla sınanma onu rehber edinme onunla yürüme demektir. Yani bir çeşit yavşaklıkla insan olmaktır. Yoksa bir faninin zihinsel faaliyetlerindeki noksanlık aptallık
Bunedenle denizcilikle uğraşan Yunanlılar, M.Ö. VIII. yüzyıldan itibaren gerek Karadeniz’de gerekse de Akdeniz’de bir dizi kolonileşme faaliyetinde bulunacaklardır. Güney İtalya’da tesis edilen kolonilerin ortak özelliği, şehrin etrafına yayılan geniş tarım arazileridir.
İlk Çağ'da kurulan uygarlıkların isimleri şu şekilde sıralanabilir: 1- Sümerler. 2- Pers İmparatorluğu. 3- Asurlular. 4- Babiller. 5- Med Uygarlığı. 6- Hititler. 7- Akadlılar. 8
KAVRAM BİLGİSİ: Çağ: Siyasi, sosyal, ekonomik açıdan benzer özellikler taşıyan, insan yaşamında birçok değişikliklere ve yeniliklere yol açan önemli bir olayla başlayıp yine önemli bir olayla biten zaman dilimlerine çağ denir. Taş Çağı, Maden Çağı, Ilk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ gibi. Höyük: Tarih
Öğrenci 130. Ders. Düzenleyen: iXiredu. AYT hazırlık sürecinin siz değerli öğrencilerimiz için oldukça önemli olduğunu biliyoruz. iXiredu Akıllı Online Eğitim Platformu olarak sizlere bu hazırlık aşamasında etkili bir öğrenme yöntemi ile hazırlanmış ders içerikleri sunuyoruz. Bu kurs konu anlatımlı soru çözüm
nama huruf ke 24 abjad yunani tts. Yeni Yüzyıl Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu, Uygarlık Tarihi ders notlarına sitemizden ulaşabilirsiniz. İnsanoğlunun barbarlıktan uygarlığa geçişinin tarihi yani binlerce, onbinlerce yılın insanın gözünün önünden geçtiği bu dev alan adeta bir mahşerdir. Herkes bu geçişte yer almıştır. Bu nedenle Uygarlık Tarihi insanın özünün muhasebesidir. İnsanın aynada kendisi ile hesaplaşması ve kendisine bakması demektir. UYGARLIKLAR NASIL OLUŞTU? İnsanoğlunun uygarlığını bin yıllardır milyonlarca insan yarattı. Uygarlıklar genelde hep dinlerle birlikte anlatılır. Dinler, hem dünyayı ve evreni açıklayan büyük düşünce sistemleri olarak, uygarlık tarihinde çok özel bir yer kaplarlar. Sümerlerden itibaren incelenen tüm topluluklarda yeri gelince dinler hakkında verilen bilgiler ve yapılan açıklamalar, konu tek tanrılı dinlere gelince yetersiz kaldı. UYGARLIĞIN TEMEL KAVRAMLARI Uygarlık, genel, evrensel ve soyut bir kavramdır. Türkçe'de UYGARLIK ve MEDENİYET sözcüğünün karşılığı Fransızcada "CİVİLİSATİON" Medeniyet 3 farklı anlamda kullanılır 1 İnsan ilişkilerinde görgü kurallarına uygun davranmak. 2 bilgi, beceri anlamında kullanılmış. 3 Sözcük Almancadan elde edilmiş ve İngilizceye geçmiş. Almanlar, milletlerinin diğer uluslardan farklı nitelik ve özellik taşıdığını ifade etmek amacıyla, başka medeniyetlerden söz ettiler. Böylece medeniyetlerin birbirinden farklı olduğu, ayrı medeniyetlerin var olduğu düşüncesi ortaya atıldı. Fransızlar, genellikle, kültür yerine uygarlık sözcüğünü kullanmaya devam etmektedirler. KENTSEL YERLEŞİMLER VE UYGARLIK… İnsanlık tarihinde uygarlık kavramının ortaya çıkması kentsel yerleşimlerle bağlantılıdır. İnsan uğraşılarında uzmanlaşma, becerilerin gelişmesi, düşünüp fikir üreten kişilerin ortaya çıkmasıyla kentler ve kasabalar oluşmuştur. Kent yaşamı daha yeni ve daha gelişmiş aletleri ortaya çıkarmıştır. Böylece kültürün maddi, fikri ve sanata ilişkin cepheleri oluştu, kültür karmaşık ve incelmiş bir düzeye çıktı. İşte bu tanımlanan düzeye ya da seviyeye biz UYGARLIK diyoruz. UYGARLIK –tanım "Bir kültür yazılı bir dile, bilime, felsefe ve yüksek derecede uzmanlaşmış iş bölümüne, karmaşık bir teknolojiye ve siyasal sisteme sahip olduğunda UYGAR KÜLTÜR MEDENİYET halini alır." Çağdaş ölçüler bakımından uygarlık, bugün diğerlerinden daha kitlesel, daha karmaşık olan toplumlar yani beşeri ve tabi çevre üzerinde zayıf bir etkisi olan ilkel toplumlara kıyasla çok daha geniş egemenlik kurmuş toplumlar için kullanılabilir. 'CİVİC'/'SİVİL', 'MEDENİYYE'/'KÜLTÜR' Arapça Medeniyye ile Latince Civic kavramları ayrı kültürel çerçevelerle aynı kavramı ifade ederler. Bu da kentleşme ve işbölümünün gelişmesi ile ortaya çıkan yaşam tarzı anlamına gelir. KENTLİ/ŞEHİRLİ BEDEVİ Çöl gezeri SİVİL /KENTLİ YURTTAŞ Sivil Latince Kentli/Kentsel anlamındadır. Latince kavram Roma Hukuku'nun temellerini atan imparator Justinianus'un önderlik ettiği "Sivil Yurttaşlık Haklar Külliyesi" çalışması ile ortak kültürel mirasa kazandırıldı. 'Sivil' yani kentlinin yanı sıra, site devletinde Polis birlikte yaşayan insanlar için kullanıldığında, 'yurttaş' yani 'kentte hak ve sorumluluklar taşıyan insanlar grubu' olarak anlaşılması gerekir. Bir bütün içinde yaşamaya elverişli olmak. UYGARLIK – "Ud-mak" uy-mak UYGARLIK KELİMESİ NEREDEN TÜREMİŞTİR? Uy-mak kökünden türetilmişir. "Bir varlığa karşı olmak, bir nesne ile denge sağlamak, yerleşmek" SÜREN UYGARLIKLAR SORUNU… • Uygarlıkların sürüp gitmesi gücünden mi yoksa özel tarihsel koşullardan mı kaynaklanıyor? • Süren Uygarlıklar ve Yok Olmuş Uygarlıklar nelerdir? • Mısır'da, Sümer'de, Hititlerde, Girit'te ve Finike'de karşımıza çıkmayan bir sorun Çin'de, Hindistan'da, İran ya da Türkiye'de karşımıza çıkıyor. • İlk örnekler artık yok olmuş uygarlıkları temsil ederken, ötekiler süren uygarlıkları temsil ediyor. • Bu nedenle Uygarlık Tarihi günümüze de uzanmaktadır. • Örneğin günümüz Hindistan'ını şekillendiren etkenlerin başında İslamiyet ve İngiliz Sömürgeciliği gelmektedir. BATI MERKEZLİ UYGARLIK MI? Uygarlıklar hep doğudan batıya doğru gelişmiş ve yayılmış. Oysa Batı, Batı merkezli bir Uygarlık Tarihi anlatımına öncelik veriyor. Pek çok Batılı tarihçi tarih anlatımını Batı Uygarlığının yüceltilmesi olarak ele alıyor. Tarihsel süreci Antik Yunan – Roma'dan başlatan bu kaynakla, bu topraklarda yeşeren uygarlıklara, yeterince önem vermiyorlar. Bilimsel ve tarihsel disiplin… • İnsanoğlu'nun uygarlığı Doğu'da, Ortadoğu'da doğdu, gelişti; yıllar sonra Batı'ya taşındı. • Batılının hep Roma ve Antik Yunanla övünmesi • Anadolu topraklarında yeşeren uygarlıklar MEZOPOTAMYA, HİTİTLER VE DİĞER ANADOLU UYGARLIKLARI Kendi kültürümüzü anlamanın tek yolu budur. PALEOLİTİK DÖNEM • Paleolitik Dönem başlangıçtan kadar süren bu dönem günlük konuşmada Yontma Taş Devri olarak adlandırılıyor. • İnsanlığın en eski prehistorik bulguları yıl öncesine kadar gidiyor. Bu yıllarda ortaya çıkan varlığa arkeologlar "Homo Habilis" adını veriyorlar. Bu türe çeşitli coğrafyalarda rastlanıyor. • Günümüzden yıl öncesine gelince, iki ayaklı bir yaratık ortaya çıkmaya başlıyor. doğru yokolan bu türe "Homo Erektus" yani iki ayağı üzerinde dikilen insan adını veriyoruz. Ateşi "Homo Erektus" icat ediyor. • Homo Erektus taş yontma işini geliştiriyor. Çeşitli aletler yapıyor. Kesici ve delici aletler yapıyor. Paleolitik Dönem süreçleri Homos Erectus İki ayağı üzerinde dik duran insan • Ateşin kullanılması • Ölülerin gömülmesi kesin bulgular • Homos SApiens aklını kullanan adam • Mağara resimleri Homo Sapiens • Modern anlamdaki insana yılları arasında rastlıyoruz. • Neanderthal ilk kez ölülerini gömüyor, kemiklerin üzerine işaretleri kazıyor, küpeler yapıyor. Homo Sapiens aklını kullanan insan, Mc Neill buna "fully human/tam insan adını da veriyor. Alet yapımını geliştiriyor. NEOLİTİK DÖNEM – Cilalı Taş Devri olarak biliniyor. Bu dönemi kimi tarihçiler bir devrim olarak da adlandırıyor. • Yeryüzünde boy gösterdiği 6 milyon yıla kadar uzanan tarihinde, insan, avcılıkla ve toplayıcılıkla yaşadıktan sonra, zor bir ortamda yavaş yavaş gelişiyor. Buzulların da erimesiyle kimi insan toplulukları hayvanları ve bitkileri ehlileştirmeye başladılar. Bu dönemi neolitik yani Taş Devri adını veriyoruz. Bu dönemden bir devrim olarak söz etmenin nedeni, dönemin öneminin "sanayi devrimi" ile kıyaslanabilecek boyutlarda olmasındandır. NEOLİTİK DÖNEM SÜREÇLERİ • Ağızları kesici çakmaktaşından yapılmış tahta bıçaklar Filistin • Lut Gölü'nün kuzeyinde Jericho yerleşim ve tarım • 7500 Sığır evcilleştirildi, sulama ve hayvancılık • 7000 Çömlekçiliğin başlaması suya bağımlılığın azalması, yerleşim alanlarının su boylarından uzaklaşması • 6000 Tarım buğday, arpa, nohut, mercimek toplamadan hasat kaldırmaya • İnsan ilk kez alet yapabiliyor. Hayvanların ehlileştirilmesikoyun, keçi, sığır • Mezopotamya'da bakırın ilk kullanımı İLK YERLEŞİMLER • Neolitik döneminde insan yağmacılıktan üreticiliğe geçti. O güne kadar avlamakla yetindiği hayvanları ehlileştirmeye yöneldi. Toplayıcılığı geride bıraktı, toprağa tohum ekerek, toprağı işleyerek, sulama yaparak kendi ürünlerini kendi yaratmaya başladı. • Ehlileştirme insanoğlunun tarihinde belirleyici önemde bir aşamadır. Çünkü bu süreç hayvanları ve bitkileri de etkiledi. Pek çok tür ehlileştirildi. Hayvan türleri içinde en eskisi, beslenmeden çok avcılık nedenleriyle neolitik dönemin başında ehlileştirilen kurttur. Ardından öteki hayvanlar Ortadoğu'da ehlileştirildiler koyun, keçi, sığır ve ardından domuz. İLK YERLEŞİMLER/2 • Önceleri ehlileştirmeler güvenli bir beslenme amacıyla yapıldı ancak 4000'li yıllardan itibaren, sağlanan teknik gelişmelere bağlı olarak beslenme dışı kullanımlara da imkan sağladı yün ve özellikle iş hayvancılığı. Tarıma gelince, ehlileştirilen ilk bitkiler buğday, yulaf, çavdar ve darıdır. Mercimek, bezelye ve keten de baştan beri yetiştirildi. • Tarımın ve hayvancılığın keşfi, insanoğluna beslenme güvenliği sağladı. Bunun üzerine nüfus sıçrama yaptı. Paleolitik dönemde, insanoğlunun nüfusu yaklaşık 6 milyondu. Neolitik dönemde, ile yılları arasında insanoğlunun yaklaşık 80 milyon olduğu hesaplanıyor. İLK YERLEŞİMLER/3 • Bu nüfus, esas olarak Ortadoğu'da Sina Yarımadası, Filistin, Mezopotamya, İran, Anadolu Peru, Çin, Güney Asya, Doğu Afrika'da yaşıyordu. • Neolitik'in başında taştan aletler daha gelişkin hale geldiler. Çok usta taş işçiliği taş ustalığının başladığını akla getiriyor. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan insan toplulukları giderek yerleşik hayata geçtiler ve uğraşları birbirinden farklılaştı. Bu dönemde bir uzmanlaşmadan söz etmek uygun olmasa da, üretimin ve toplumsal ihtiyaçların gereği olarak kimilerinin seramik işçiliğine, diğerlernin dokumaya ya da ilk metal işçiliğine yöneldiği görülüyor. • Kimi yazarlar insanoğlunun gelişimini vahşilik/barbarlık aşamaları olarak ikiye ayırıyorlar. • Vahşilik aşamasını Taş devri olarak görüyorlar. Gordon Childe "insanlığın evrimini belirleyen ilk ve en uzun üretim biçiminin vahşilik olduğunu biliyoruz."diyor. • Vahşilik ekonomisinin en önemli üretim araçları, çakmak taşları, ağaçtan yapılmış sopalardır. İLK YERLEŞİMLER/4 • Tarihçi Mc Neill'e göre vahşilik döneminin başlıca özelliği günlük yaşam ekonomisidir. İşbölümü, yaşa ve cinsiyete göre yapılıyor erkekler avlanıyor, geri kalan işlerin tümü kadınlarca yapılıyor. Soy çizgisi anadan geçiyor. Vahşilik ekonomisi toplama ve avlanma esasına dayanıyordu. Üretkenlik çok düşük olduğundan bu tür toplumlarda esir almanın anlamı yoktu. Birikmiş servet yani uğruna savaşılacak ganimet yoktu. Vahşilik döneminde insanın biyolojik evrimi sürdü. • bunu "İnsan kendi kendisinin mimarıdır" diye niteliyor. • Vahşilik döneminde evcilleştirilebilen tek hayvan, avdayardımcı olarak kullanılan köpekti. BARBARLIK Vahşilik sonrası döneme verilen addır. Hayvancılıkla birlikte gelişti. Doğaya şekil vermeye başlıyor insan insanoğlunun uygarlığının ilk örnekleri, hatta uygarlık dönemi öncesi en gelişmiş topluluklar Mezopotamya'da karşımıza çıktı. TAŞ ÇAĞI VE MÜLKİYET Taş çağının sosyolojik yapısının genel olarak sınıfsız bir toplum olduğu söylenebilir. Ekonominin temeli, ortak av, ortak toplama, mülkiyet biçimi ortak mülkiyettir. NEOLİTİKTE CENAZE TÖRENLERİ İnsanların ölülerini itibaren gömmeye başladığını biliyoruz Neanderthal. Neolitik dönemde cenaze törenleri daha karmaşık bir hal aldı. İlk gömmelerde basit bir çukur açılıyor ve cesedin yanına birkaç parça konuyordu çiçek, başaklardan oluşan buketler. Buna karşılık neolitikte yerleşik grupların mezarlarına konan pek çok eşya ölü ile canlı arasındaki ilişkilere işaret etmektedir. Çoğunlukla köylerin yakınlarında mezarlıklar ortaya çıkıyor, büyük olasılıkla aile mezarları. Toplumsal hiyerarşi mezara da yansıyor. Şeflerin mezarları ötekilerden görkemli eşyalarla ayrışıyor. İLK KÖYLER/1 Günümüzden yaklaşık 9000 yıl önce ABD'nin ve Kanada'nın batısında somonla ve meşe palamudu ile beslenen ya da Tuna kıyılarında yaşayan 100 kişilik kalıcı yerleşimler karşımıza çıkıyor. Tahtadan evlere rastlanıyor, zemin kırmızı kireç, belki de saplarla kaplı zemin. bir ocak ve ocağın yanında bir heykelcik. Ortadoğu'da yabancı buğday ve yulaf hasat eden avcı- hasat toplayıcı kişilere rastlanıyor. İlk yerleşimler doğal sığınaklar ya da hafif yapılarda gerçekleşiyor. Hayvanların ehlileştirilmesi yerleşim alanlarının çapını çok büyütecektir. İLK KÖYLER/2 • Köyler hızla büyüyerek, örneğin Anadolu'da Çatalhöyük'te olduğu gibi binlerce kişiye ulaşacaktır. Çatalhöyük'te 7 hektara yayılan yerleşim alanında 1000 kadar ev tespit edildi. • Antik Yunan'da en eski köylerde 3-4 ve en fazla bir düzine eve rastlanır. Bunların yayıldığı lan ise 10 hektarı pek geçmez. Ancak doğru açık alanların azalması Atlantik'i aşmak için binlerce yılı geçmesi beklenecektir gerginlikler yaratır ve insan topluluklarını, topraklarını,mülklerini savunmak, sürülerin ve zenginliklerini korumak için örgütlenmeye yönlendirir. • Kentsel devrime doğruKuşkusuz köysel yerleşimlerin gelişimi zaman aldı. Kimi köy yerleşimleri binlerce insanı barındırmış olsa da, neolitik köylerin nüfusu birkaç yüz kişiyi ancak aşıyordu. İLK KÖYLER/3 • 4000'lerde kimi köylerin nüfusunun büyümesi üzerinde durulmalıdır. Ancak önemli olan kelle sayısı değil alanın örgütlenmesi, yani kamusal binaların inşası, güç gösterisini ve inancı ifade eden yapılanmalarla zanaata ve ticarete ayrılan mekânlardır, köyün içinde olduğu kadar çevresinde de. Bu açıdan bakıldığında, kentlerden söz edebilmek için beklemek gerekecektir. İlk kentler Mısır'da, Mezopotamya'da ve İndüs vadisinde ortaya çıktı. • 4000'lerde kişiler arasındaki hiyerarşi de eklenince, ilk kent devletlere ulaşıldı. Bir yöneticinin otoritesi altında, ortak bir inancı paylaşan kişilerin oluşturduğu köylerin bir araya gelişiyle oluşmuştu bu kent devletler. • Bu ilk kentlerde insanların ikamet ettikleri yerleşim alanlarının yanında göz alıcı biçimde üslenmiş kamusal alanların da olması dikkat çekicidir. Ticaret örgütlendi. Ve giderek, Mısır'da olduğu gibi, önce güçlü krallıklar, ardından da imparatorluklar oluştu. DEĞİŞİMİN YAYGINLAŞMASI • Sanılanın tersine, neolitik toplumlar otarşik bir düzen içinde değildi. Paleolitik dönemde başlayan değişim, neolitikte arttı, ticaret yüzlerce kilometre uzaklara kadar yayıldı. • Örneğin Akdeniz kıyılarında deniz kabuklarından yapılma bir kolye, Avrupa'nın merkezine ulaştı ve belki de değişim aracı yani para gibi kullanıldı. • Bulgaristan'daki deri, Kafkasya'daki altın ve Atlantik kıyılarındaki tuz için de benzer durumlar söz konusudur. MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI SÜMERLER 3500-1500 • İnsanoğlunun ilk kez kent devletler biçiminde siyasal bakımdan örgütlenmesi ve buna bağlı olarak yaratılan üstün uygarlıklar arasında belirtilen Sümer Kent Devletleri, 2500'lerde Akadlar, 1700'lerde Asur kent devletleri, Babiller ve Anadolu'da Hitit Devleti önde gelen uygarlıklardır. • Tarım, ticaret, tıp, astronomi, müzik, devlet, din, yazı gibi alanlarda büyük buluşları gerçekleştiren Mezopotamya kavmidir. SÜMERLER Tarih /1 • Sümerlerde uygarlığın dönüm noktası, yazının keşfidir. • Modern tarih yazı ile başladı. Uzun yıllar, yazının ilk Mısır'da keşfedildiği sanıldı. 1930'lara kadar dünyanın en eski uygarlığının Mısır Uygarlığı olduğu kabul edildi. Ancak o yıllarda çıkartılan bulgular karşısında bilim adamları Sümerlerin Mısır uygarlığından önce doğduğu konusunda görüş birliği içine girdiler. Aynı dönemde Mezopotamya'da ortaya çıkan bulgular yazının önce Sümerlerce kullanıldığını da ortaya koydu. Yazının keşfi tarih yazımını da kolaylaştırdı. Sümerlerde ilkyazı örnekleri 3300'lerde karşımıza çıkıyor. Yazı sayesinde tekerlekli taşıtları ve hayvanların toprağı işlemede kullanıldığını organik enerji öğreniyoruz. Mısır'da ilkyazı ise papirus üzerine hiyeroglif yazısı kullanılıyor. SÜMERLER TARİH /2 • İnsanoğlunun uygarlığının temellerini oluşturan kent devletleri Mezopotamya'da ortaya çıktı. İlk kentler Mezopotamya, Mısır ve İndüs Vadisi'nde şekillendi. 3000'lerde kolonize edilen Avrupa Anadolu^ya göre daha zayıf bir toplumsal örgütlenmedir. Aynı yıllarda 3000'lerde Mısır tek firavun hükümdarlığında birleşti. 2700'lerde tarım Çin'e ulaştı. Sümerlerde günlük hesap tutuldu Mısır'da piramitlerin inşasına başlandı. 2000'lerde Aşağı Mezopotamya'da Ur Medeniyeti gelişti. Günümüze ulaşan en eski kanun kitabı UR NAMU 1750'lerde ortaya çıktı. Babil kralı Hamurabi ilk gümüş sikkeyi bastı. SÜMERLER COĞRAFYA /1 • Kafkasya, Basra Körfezi, İran Platosu, ve Arap Çölleri arasına sıkışan Mezopotamya, Fırat ve Dicle tarafından sulanan geniş bir vadidir. • Yunan coğrafyacısı Polybe'nin adını koyduğu bölge; " Irmaklar arasındaki topraklar" anlamına gelir. Mezo Arası Potamya akarsular/ırmaklar Gerçekten, Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alan bu verimli topraklara Mısırlılar da aynı anlama gelen Naharina ismini vermişlerdir. İslami devirlerde ise Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgeye Ada manasına gelen Cezire denilmiştir. SÜMERLER COĞRAFYA /2 • Dicle ve Fırat'ın suladığı bu bereketli topraklar tarıma son derece elverişlidir. • Dahası bu topraklar Akdeniz'e yalnızca 800 km. uzaklıktadır ve arada herhangi bir doğal engel yoktur. Ancak bu bereketli toprakları sulayan ve Doğu Anadolu'dan kopup gelen Fırat-Dicle ırmaklarının debisi değişkendir. • İlkbahar-yaz –sonbahar farklılığı yaşanır. • Doğal koşullar nedeniyle ilkbaharda eriyen kar sularının yarattığı taşkınlar ve sıcak geçen yaz aylarında yaşanan kuraklık Sümerleri çare üretmeye zorlamış. • Sümerler bentler, su kanalları inşa ederek, bataklıkları kurutarak tarım alanlarını geliştirmişlerdir. SÜMERLER NEREDEN GELDİ? • Eski devirlerde Mezopotamya'da kimlerin yaşadığı bilinmiyor. Bilinen, 3500'lerde insan topluluklarının, başlıcaları olan Samilerin ve Sümerlerin gelip bu bölgelere yerleştiğidir. • Samiler kuzey batıdan geldiler ve Mezopotamya vadisinin kuzey kesimlerinden Bağdat'a kadar uzanan topraklara yerleştiler ve AKADLAR adını aldılar. • Sümerler Dicle Fırat vadisinin en güney kesiminde, iki nehrin kesiştiği bölgede yaşadılar. Bu bölge sonraları BABİL olarak adlandırıldı. Sümerlerin buraya geliş yolları bilinmiyor. Orta Asya'dan mı, Kafkasya'dan mı geldikleri sorumlu hala tartışılıyor. Anadolu'dan gelerek Dicle –Fırat Vadisini takip edip 3300'lerde bölgeye yerleştikleri sanılıyor. Kazıların sonuçlarından Sümerlerin ufak tefek, siyah saçlı, geniş alınlı, çıkık burunlu insanlar oldukları saptandı; dilleri ile Kafkasya dilleri arasında akrabalık saptandı. Dileri Ortadoğu'da konuşulan dillere hiç benzemiyor. 3200'lerde yazılmış ilk tabletler aşağı Mezopotamya'ya yerleşen bu halkı tanımamıza yardımcı oluyor. Bu tabletler sayesinde her biri surlarla çevrili otuz kadar site devletinden, bunların yöneticilerinden, halka ve mallarına sahip çıkan kentin tanrılarından haberdar oluyoruz. Tuğladan yapılma, üstü sazlarla kaplı, tapınağın yanı başında yer alan, sele karşı korunaklı şatolarında yaşayan yöneticiler yaşamlarını halkın ödentileri ile sürdürüyorlar.. Kent topluluğu kentin kendisinden ve çevresindeki köy ve tarlalardan oluşuyor. Yöneticilerin başlıca hedef, komşu kent devletlerine boyun eğdirmek. Başarılı olurlarsa yenilen kentin yöneticilerini yerlerinde tutuyorlar. SÜMERLERDE SOSYO-EKONOMİK YAPI Tarım ticaret Mezopotamya tarım ve ticaretin geliştirildiği yerdir. Sümerler tarımdan ve ona koşut gelişen zanaatten büyük zenginlikler yarattılar; bu ise site devletlerinde ticareti geliştirdi. Siteler ticaret kentlerine dönüştü, siteler arası /bölgeler arasında ticaret güçlendi. O coğrafyada bolca bulunan eşekler kervancılıkta kullanıldı. Eşek kervanları bölgeden Suriye'ye kolayca uzandı. Irmakları aşmak için, ticaret için hayvan derilerinden yapılma sallar kullanıldı. Fırat 1950'lerin başına kadar sadece sallarla aşılıyordu Ticaret kervanlarının kimileri de Basra Körfezinden Umman'a kadar uzandılar. Tahıl, hurma zeytinyağı fazlası, bu yörenin killi topraklarında az bulunan taşların, kerestenin ve madenlerin Yukarı Mezopotamya'dan buralara getirilmesine olanak sağlıyordu. Tarım, iki büyük ırmakça sulanan, çok bitek, bereketli topraklarda, başlarda toprak sürülmeden yapılabiliyor, tohum toprağa serpiliyor, fide elle dikilebiliyordu. Sabanın bulunması, verimde artış sağladı. Yılda iki ürün elde edilebiliyordu. 2500'lerdesabanın icadıyani bronz devrine geçiş büyük sıçrama yarattı. Bronz devrinin aletleri olan çapa ve karasaban toprağın işlenmesini kolaylaştırdı. Sabanın icadı, tarımda hayvan gücü ve toprak işlemenin i. İçe geçişini sağladı. • Arkeolojik kayıtlar tunç işlemenin, çarkla yapılmış çanak çömleğin tekerlekli araçları, anıtsal yapıtların, karasabanın hemen hemen aynı anda görüldüğünü ortaya koyuyor. • Tarım teknolojisindeki büyük yenilik, sulama kanallarıdır. Mc Neill su mühendisliğinin 3000'li yıllarda oldukça ileri seviyeye ulaştığını kaydediyor. Her biri birkaç bin kişiyi barındıran onun üzerinde kent, sulama yapılan alanlara serpiştirilmiş durumdaydı. Sulama işlerinin örgütlenmesi, yani binlerce insanın seferber edilmesi özel ve güçlü önderlikleri gerektirirdi, bu ise mevsimlerin gelişini önceden görebilme yeteneklerine dayanan bir rahipler kitlesi tarafından sağlandı. ZANAAT Çömlekçilik, suyun taşınması, yün eğirme, maden işleme, tekerlek, öküz arabaları, yük eşeği ve yelkenli gemiler yeni bir ekonomik örgütlenmenin temellerini oluşturdu. TİCARETİN GELİŞMESİ Sümerlerin tarımın ardından gerçekleştirdikleri büyük sosyo ekonomik buluş ticarettir. Aslında tarım devrimi ticareti canlandırdı, canlanan ticaret özendirdi. Ticaret başlarda takas yoluyla gelişti. Bir yerde varolan ürün, bir başka yerdeki ürünle takas edildi. Zenginleşen kentleri korumak, güvenlik önlemlerini artırdı. 2700 Sümer kenti Uruk'ta tarihin ilk surları yapıldı. Mezopotamya'da biriken zenginliğin bir nedeni de, bölgede ağaç, taş ve değerli madenlerin bulunmamasıdır. Bu durum bölge insanını ürettiği tahıl karşılığında bu maddeleri elde etmeye itti. Böylece bölgede gelişen ticaret hayatı ve ortaya çıkan tiüccar kesimi bol tahıl üretimiyle birlikte varlığı artırdı. 2300'lerde bakırın kullanımı yaygınlaştı. Aşağı Mezopotamya'da Ur Medeniyeti parladı. SÜMERLERDE BESLENME BİÇİMİ • Sümerlerde halkın beslenmesi, bereketli topraklara, bağ bahçe yaygınlığına karşın basit, sade bir beslenmeydi. Dicle Fırat sulamasına bağlı olarak ekmekçiliğe, yani ekmek yapımına uygun olmayan tarım ürünlerinin yetiştirilmesi beslenme biçimini etkiledi. Buğday ekmeği Sümer kentlerinde görülmez, buna karşılık yetiştirilen arpa haşlanarak yeniyordu; öte yandan arpadan bira da yapılıyordu. • Susam – susam yağı tüketiliyordu. Zeytinyağı tüketimine Sümerlerde az rastlanır. • Sebze, meyve ve zeytinyağı Sümer kentlerinde lüks tüketim maddesi sayılıyor; zenginlerce tüketiliyordu. Hayvancılığı daha çok kuzeydeki göçebe kavimler yapıyor, Anadolu bozkırından ya da Mezopotamya'nın kuzeyinden sağlanan koyun, sığır eti de zenginler tarafından tüketiliyordu. • Halk tahıl haşlamaları ve Dicle Fırat'tan avlanan balıklarla besleniyordu. • Savaş dönemlerinde kıtlıklar yaşanıyordu. YAZININ İCADI Uzun yıllar Mısır Uygarlığı'na mal edilen yazının bir Sümer icadı olduğu son yıllarda kesinlik kazandı. Yazı bir kayıt işlemi olarak geliştirildi yıllarda varlıklı Uruk kenti çevredeki yerleşimlerle ticari ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor, egemenler sipariş veriyor, rahipler kayıtları denetliyordu. Giderek daha karmaşık hale gelen işlemleri akılda tutmak, hayvan ya da tahıl çuvallarının sayısını kaydetmek için malların miktarını ve niteliklerini not eden bir işaret sistemi geliştirildi. • Rahiplerce geliştirilen yazı böylece, piktogramlar imge resim şeklinde ortaya çıktı. Önceleri bir bilgi notu olan basit piktogramlardan giderek bir düşüncenin canlandırılmasına yönelen yazı, Hıristıyanlık döneminin ilk yüzyılına kadar bu şekilde kullanıldı. Dahası, Sümerler icat ettikleri yazıyı okullar açarak geliştirdiler. • Yöneticiler saklamak istedikleri bilgileri, Mezopotamya'nın bol miktarda sahip olduğu kil tabletlere sivri uçlu sazlarla kil tablet pişirilerek ya da güneşe bırakılarak korundu. • İlk tabletler günlük yaşamdan kesitleri yansıtırlar. Arpa demetleri, sığır sürüleri, insanlar…İnsan kafası bir "kelle"yi, dalgalı alt alta iki çizgi suyu temsil ediyordu. • Sümerler simgeleri geliştirme ve soyutlaştırma başarısını göstererek yazıyı geliştirdiler. Örneğin ok yaşamın simgesi oldu. • Yazı biçimi de ilginçtir. Karakterler önce yukardan aşağıya doğru işleniyordu, sonra soldan sağa geçildi. Tarihçi Mc Neill'e göre bilinen tüm yazı biçimlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak Sümer yazısından kaynaklanmış olması olasıdır. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ bu uygarlığın parlaklığını şöyle anlatıyor. • "Uygarlığımızın temeli olan tekerlek bundan en az 5000 bin yıl önceye ait Ur Kral mezarlarında gömülü arabalarda ve birçok kabartmada görülmektedir. Bu mezarlarda bulunan altın, gümüş ve fildişi eserler zamanımıza kadar ulaşmıştır. Sularda taşımacılık yapılan tekneler ve yelkenliler yine onların buluşudur." SÜMERLERDE DİN VE İNANÇLAR • İnsanlar eski çağlardan beri toteme, doğa üstü güçlere taptılar. Din Sümerlerde çok daha anlamlı bir uğraş haline geldi. • Kalıtsal dinsel bulguların – yıl öncesinde animizm ve totemizm biçiminde var olduğunu gösteriyor. Totemizm hayvan ve bitkilere tapma biçimini alıyor. • İnsan korktuğu için tapar. Öte yandan hayvan insanı beslediği için hayvana tanrı gözü ile bakıldığı oluyordu. • Sümerlerde rahipler kesimi önemli bir rol oynadı. Rahipler eski söylenenleri yinelemekle yetinmediler, tanrıların dünyayı nasıl yönettiklerine dair anlamlı açıklamalar yaptılar. Doğa güçlerini kişiselleştirdiler, yani onları insanlar gibi ama ölümsüz kılarak betimlediler. Her tanrı insan doğasına sahip bir varlık olarak düşünüldü. Tanrılar insanlardan, zekaları ve ebedi yaşamları ile ayrılıyorlardı. Tanrılar kendilerine sorulan soruları işaretlerle yanıtlardı. Kuşların uçuşu ya da kurban edilen bir koyunun karaciğerinin biçimi, uzmanlarına tanrıların ne demek istediğini anlatabilirdi. • Her bir tanrının ayrı bir işlevi vardıGüneş Tanrısı; Ay Tanrısı ; Bitkilerin rüzgarların Tanrıları; Denizlerin ırmakların tanrısı; Fırtına ve gök gürültüsü tanrısı ENLİL, tanrıların isteminin baş uygulıyıcısıydı. • Tanrılar rahipler aracılığı ile insanlarla temasa geçiyorlardı. • Her kentin ayrı bir tanrısı bulunuyordu. Tanrının tapınağı kentin tam merkezindeydi. Kentlerin tanrılarının rahipleri vardı. • Böyle bir inanç sistemi çok güçlü olduğunu kanıtladı. Binlerce yıl boyunca Mezopotamya'da rahipler uygar toplumun tarihinin başlarında ortaya konan düşünceleri ve dinsel törenleri izlediler. Yanı sıra sayısız barbar topluluk Sümerlerin büyük tanrılarının gerçekten de dünyayı yönettiğine inandılar. • "Grekler, Romalılar, Keltler, Cermenler ve Slavlar gök, gök gürültüsü, güneş, ay tanrılarına ve güçlerine, ilk olarak Sümer rahiplerinin kurgularıyla çizilmiş öteki tanrılara saygı göstermeyi sürdürdüler. SÜMERLERDE TEK TANRI İNANCI Eski Ortadoğu toplumunun düşünsel ve dinsel evrimi tektanrıcılığa doğru bir yöneliş gösterdi Yahudiler bu eğilimi tutarlı biçimde bulanık olmayan bir mantıksal sonuca götürdüler. Öteki halklar bir tanrıyı öbür tanrının üzerine çıkardıkları ve belli bir tanrının kudretini tüm evreni kapsayacak biçimde büyüttükleri zamana bile, geleneksel çoktanrıcılığı tümüyle atamadılar. • Mezopotamya'da yerleşik, tarımcı halkların dinleri dört özellik taşır. 1 Güneşe tapma 2 Ölüme karşı aşırı ilgi 3 Çok tanrılılıktan tek tanrılılığa doğru yavaş bir evrim 4 Sonraları Yahudi ve Hıristıyan tek tanrılı dinlerin etkileneceği "ruhlar dünyası" ya da "yüce kat" kavramı* * Siyasi Tarih I, SÜMERLERDE ASKERİ GÜÇ VE MONARŞİ İnsanoğlunun en eski icatlarından biri olan devletkrallık da Sümerlerde ortaya çıktı; günümüzdeki anlamında değil ama toplumsal ilişkileri düzenleyen otorite anlamında. • Sümer kentleri 3000'li yıllarda rahiplerin ve kralın önderliğinde bir askeri güç geliştirdiler. Güç barış zamanlarında rahiplerin elindeydi. Kral bunlardan birini başrahip olarak atıyordu. Ancak savaş zamanlarında ya orduya kendi önderlik etme ya da orduyu kendi adına yönetecek daha genç, daha atik birini atama yolunu tutuyordu. Savaşlarda askeri önderliğin önemi doğal olarak artıyordu. • İlk büyük fatihler çevrelerinde büyük askeri birlikler beslediler. Birkaç bin silahlı izleyicisini besleyebilmek için Akad'lı Sargon 2350 gibi yöneticiler sağa sola hareket halinde oldu. Bu yoldan düşman topluluklarından sağlanan yağmalar, belirleyici önemde kaynaklar yarattı. İktidar güç başlarda yurttaşların komünal toplum rahiplerin kent devletleri arasında çekişmeler arttıkça krallıklar güçlendi. SÜMERLERDE ASKERİ GÜÇ VE MONARŞİ/2 İlk kral KİŞ Hükümdarı ETANA 2800 dır. Efsanevi Kral Gılgamış en bilinen Sümer kralıdır. • Aşağı Mezopotamya kendi aralarında mücadele eden yaklaşık 30 kadar kent devleti arasında paylaşılmıştı. Kiş, Uruk, Ur ve Lagaş üstünlük için birbirleriyle mücadele etti. Kazanan kaybedenin kentini, tapınağa dokunmaksızın yağmalıyordu. • Sümertler ŞARRUKİN saldırılarına karşı koyamadıkları AKADLAR'ın ardından ELAMLAR'ın hakimiyetine girdiler. Şarrukin hanedanı yalnızca yüz yıl sürmekle birlikte kent devletlerini birleştirdi ve tüm Ortadoğu uygarlığını etkileyen bir yönetim modeli yarattı. KENT DEVLETLERİ SAVAŞLARI Kent devletlerinin 10 kadarı hakkında fazla bilgiye sahibiz. • Kiş, Uruk, Sippar, Akşak, Larak, Nippur, Adab, Umma, Lagaş, Battibara ve Larsa Babil ve Samara yakınları • 2300 ve 1800 arasında Mezopotamya bağımsızlıklarına sıkı sıkıya bağlı kent devletlerinin bölgesidir. • Bu devletler arasında sürekli savaşlar yaşandı. Akad Kralı Sargon Mezopotamya'yı birleştirmeyi başardı. • Akadların 2115'te yıkılışından sonra Mezopotamya yeni baştan bağımsız prensliklere bölündü. SİYASAL TOPLUMSAL YAPI Din o dönemde kamusal yaşamda çok önemli idi. Toplu yaşamın çimentosu otorite, siyaset yönetim Kral-rahipleri ortaya çıkartıyordu. • Her kentin ayrı tanrısı vardı. • Kralların görevi kentlerin zenginliğini koruma altına almaktı. • Sümer kentleri 3000 dolayında rahiplerin önderliğinde bir askeri örgüt geliştirdiler. Barış zamanlarında bir yüksek rütbeli rahip olacaktır. Ama savaş zamanında Kral ya orduya kendisi önderlik edecek ya da kendi adına ve tanrılar adına önderlik edecek birini bulacaktı. Sümerlerde siyasal sistemin toplumsal yaşam üç ayağı şöyleydi 1Bürokrasi 2Hukuk, kamu hukuku 3Pazarın ortaya çıkışı Tarım hayatı ve çoban klan içinde çözülmeye neden oldu. Herkes kendi hayvanını kesince kendi tarlasını sürünce ÖZEL MÜLKİYET doğdu. Tarımsal toprağı olmayan yokluğa mahkum olurken, tarım toprağı sahibi zenginleşti. Sümerlerde gelişkin bir bürokrasi vardı, idarecilerin egemen olduğu bir siyasal düzen oluşmuştu. "Büyük bir kırtasiyecilik vardı. Sümerlerde devlet ve mabetlerin giderleri yapılan işler bu işlerde çalıştırılan işçiler, onlara verilen tayinler, günlük, haftalık, aylık ve hatta senelik listeler halinde yazılmış. Alım, satım kira, borç alıp verme miras takvimi evlenme boşanmalara ait mukaveleler."* *Muazzez İlmiye Çığ, Atatürk ve Sümerliler, GÜVENLİK SORUNU Mezopotamya'nın dümdüz ovalarında kendi devletlerinin ve öteki yerleşimlerin güvenliğini sağlamak son derece güçtü. Kent uygarlıkları inişli-çıkışlı bir seyir izledi. Bir kent devleti uygarlığı bir süre yükseldikten sonra saldırılar karşısında yokolup gitti. Mezopotamya'nın dümdüz olması, kalelerin taş yokluğunda kerpiçten yapılmaları, kent devletlerinin güvenliğinin kale yapımı vb korunmasını iyice güçleştiriyordu. • Kuraklık, taşkınlar, savaşlar vb. kentsel yaşamı etkiledi. • 200o'li yıllarda Sümer dili günlük dil olmaktan çıktı, resmi dil, tanrıların dili haline geldi. HAMURABİ Ünlü Babil kralı Hamurabi 1750'lerde Babil'i Mezopotamya'nın merkezi yaptı. Hamurabi kudretli, kurnaz, dikkatli, diplomat bir liderdi;ittifaklar kurarak güçlendi. 1750'de ilk gümüş sikke onun zamanında basıldı. Hamurabi 25 yılda merkezi büyük bir imparatorluk kurdu, çevredeki kent devletlerini hakimiyeti altına aldı, ancak Hamurabi'nin esas büyüklüğü, kurduğu hukuk sisteminden kaynaklanıyordu. • Hamurabi Yasaları olarak bilinen kurallar bütünü 282 maddeden oluşuyor ve hırsızlık, tarım, tarımsal çalışma, ticaret, aile, darp+yaralama, mesleklerin icrası, kısasa kısas ceza yasası, köleler yasası vb. konularında hükümler getiriyordu. • Böylece kent devletlerini yaratan otorite, toplumun hukukunu da geliştirmeye koyuldu. Hamurabi yasaları tarihin akışını değiştirdi, dev bir uygarlık kapısı açtı. • Babil'in büyük tanrısı Marduk, Mezopotamya'nın öncü kentinin büyüklüğünü ve zaaflarını yansıtır. Bir tapınak ona adanır. 1600'lerde Hamurabi hanedanının yıkılması, çanların çaldığını gösteriyordu. SÜMERLERİN ÇÖKÜŞÜ VE AKADLAR Sümer kentleri siyasal iktidar ve ekonomik servet kavgaları nedeniyle çöküntüye uğradı, yıkıma terk edildi. Merkez önce Babil'e sonra daha kuzeye Ninova'ya Asur Başkenti, Kerkük yakınları kaydı. • Amurrilerin Mezopotamya'yı ele geçirdikleri 1900'lerden sonra Sümerler kendi öz kültürlerini kaybettiler. Ancak kendi kültürlerini SAMİ Ardıllarına bıraktılar. AKADLAR • 4000'lerde Arap Yarımadasından gelen ve yerleşen SAMİ asıllı kavimdir. Fırat boylarında tarihte ilk bilinen ilk imparatorluğu kurdular. • Sümerlerden büyük ölçüde etkilendiler. Sami halkının ilk kralı Sargon'dur. AKAD dili Mezopotamya'da Sümer dilinin yerine geçti. SONUÇ Mezopotamya'da yaşanan gelişmelerin sonraki yüzyıllara şu önemli katkıları oldu • Belirli bir siyasal bağlılık duygusu ortaya çıktı • Gelişmiş bir bürokrasi ve profesyonel askerler ortaya çıktı • Gelişmiş yönetim teknikleri bulundu • Ticaret ve tüccar kesimi gelişti • Hamurabi döneminde gelişmiş bir hukuk anlayışı yeşerdi • Din adamlarının tartışmalı siyasal yetkileri ortaya çıktı. • Mezopotamya uygarlığı kısa sürede merkezden çevreye doğru yayıldı. Mısır, Girit, İndus ve Çin Mezopotamya'nın yakın/uzak çevresinde yer alan büyük uygarlıklardır. • Şunun altını özellikle çizelim • • Başta Mısır ve Girit olmak üzere onu izleyen tüm uygarlıklar, şu ya da bu biçimde, Mezopotamya'dan etkilendiler. FİRAVUNLARIN MISIR'I – 1500 Mısır Uygarlığı, bilinen en eski uygarlıklar arasındadır. 1930'lara kadar dünyanın en eski uygarlığı sayılan Mısır, ortaya çıkan bulgular ışığında yerini Sümerler'e terk etti. Öte yandan, Sümerlerin Mısır uygarlığının gelişmesinin ilk evreleri üzerinde küçük ama şaşmaz izleri saptanmıştır. • Mısır tarihin en uzun uygarlığına tanıklık etmiştir. • Coğrafya / Doğal Koşullar • Mısırlılar, 4 binli yıllardan beri, Afrika'da çölün göbeğinden geçen büyük vahayı ekip biçtiler. • Mısır, Nil Irmağı'nın ürünüdür. Yunan tarihçi Herodot, "Mısır Nil'in armağanıdır" demişti. • Kaynakları ekvator bölgesinde bulunan Nil Irmağı yağmur mevsiminde taşar, su baskınları Sudan ve Mısır'daki vadilere yayılır. Nil'in iki kolu, Mavi ve Beyaz Nil Habeşistan ve Sudan'dan doğar Mısır'da tek kol halinde birleşir. Toplam uzunluğu km olan Nil, dünyanın en uzun ırmağıdır. Nil boyunca tarıma elverişli alüvyal topraklar uzanır; bu son derece bereketli topraklarda çoğunlukla yılda iki ürün alınabilir. Kurak geçen mevsimlerde açlık ve kıtlık yaşanır. Nil hem bir yaşam kaynağıdır hem de özellikleriyle Mısır'a damgasını vurur; * Nil'in iki yanındaki çöl Mısır'ı ve mısır uygarlığını barbar kabilelerin saldırılarından korudu * Nil'de kuzey – güney doğrultusunda taşımacılık yapıldı, ticaret gelişti. * Nil ülkeyi kuzey-güneyi birleştirdi. Coğrafi / Tarihsel Koşullar 5000'de Mısır'ın kuzey kesimleri tümüyle sular altındaydı. Taşkınlar dev deltayı yarattı. Günümüze göre daha yüksek olan su seviyesi 3500'den itibaren düştü. Mısırlılar daha eski bir uygarlık olan Sümer uygarlığının Mısır'a uyan geleneklerini benimsediler . Mısır uygarlığı Firavunun otoritesi altında doğdu ve serpildi. Firavun tanrı kraldır. Ülke üzerindeki otoritesi mutlaktır. Mısır'da her şey tanrı-kral yani firavunun çevresinde, onun sarayının çevresinde odaklanmıştır. Mısır Uygarlığı Nil'i ve Firavun'u tüm evrenin merkezi yaptı. Sümerlerde tanrılar insanlara benzer ancak görünmez. Buna karşılık MısırLılar kralı tanrı ilan ettiler. Firavunlar Mısırlılara göre ölümsüzdür. MISIR UYGARLIĞININ EVRİMİ Mısır toprakları, çok eski yıllardan beri güçlü bir yaşam ortamı yarattı. • Firavunlar öncesi dönem • Paleolitik dönemin sonlarında ok, zıpkın, aşıboyası, hasatta elde edilen ürünlerin öğütüldüğü değirmentaşı, derileri dikme sanatı, kemikleri işlemek için sert maddeler, örme ve nihayet çömlekçilik, yavaş yavaş ortaya çıktı. Mısır'lı köylüler keten dikiyor, kendilerine tahılları, meyve ve sebzeyi ve balıkları sunan Nil'in vadisini düzenliyorlardı. Mısır besin maddelerinde artıların sağlandığı ve bu sayede yaşamın çeşitlendirilebildiği ilk bölgelerden biridir. • 4000'lerde günlük işlerde kullanılan aletler daha da gelişti, kireçten kaplar, yontulmuş taşlardan çelik gibi keskin baltalar, topuzlar, bayramlarda kullanılmak üzere altın saplı bıçaklar ya da fildişinden oyma bıçaklar yapmaya başladılar. • Tarihçiler Mısır tarihini dönemlere 3000 – 1000 yılları arasında geçen süre içinde Mısır yaklaşık 30 kadar hanedan tarafından yönetildi. Eski Krallık 2800 – 2200 Mısır'ı ilk üç firavun hanedanı kurdu. Aşağı Mısır'ın işgal uzun sürdü. Firavun Den'in Nil'in Deltasına hakim olmak üzere doğudan gelen halklara karşı mücadelesi çetin geçti. Bu çatışmaların sonucunda, kral Menes tarafından kurulan ve VI hanedana kadar beyaz duvar olarak adlandırılan Memfis kenti kuruldu. • Aşağı ve Yukarı Nil'i tek bir tahtotorite altında birleştirme başarısını gösteren kral Menes, kendi hanedanını kurdu. 500 yıl boyunca Firavun'a ve adamlarına mutlak itaat edildi. İstikrarlı yönetim Mısır'ı güçlendirdi. Siyasal istikrar hanedanların kesintisiz yönetimi ile sağlandı. • Eski yönetim boyunca, "yaşayan tanrılar" Mısır'ı büyük bir dinamizm ile yönettiler. • Gerçek bir bürokrasi oluşturan bir memurlar ordusu ülkenin yönetimine nezaret ediyordu. Binlerce kçöylü sabahtan akşama kadar çalışırken, kral tarafından yetkilendirilen katipler yazıcılar çalışmalara nezaret ediyordu. Mısır'daki her şeyin, genel olarak Mısır'ın sahibi firavun, Memfis'teki sarayından ülkeyi yönetiyordu. Başlıca yardımcısı hazineden sorumlu veziri idi. 3. hanedandan firavun Coser, Sina'ya doğru seferler düzenledi, ülkeyi birlikte yönettiği başveziri İmpotep'e, Nil'in sol kıyısında Sahara yükseltisi üzerinde kendisine bir mezar, diğer bir değişle "ebedi ev" yaptırmasını istedi. Seçilen yer, vadiye hakim bir yerdeydi ve Memfis'ten kolayca görünüyordu. • İlk piramid • "Ebedi Ev" olarak tasarlanan bu yapının kalıcı olması için, Firavun yapının dış üzünü Nil'in sağ kıyısından taşıttığı beyaz kireç taşlarıyla kaplattı. Mezarın gizlenerek yerleştirildiği odaya, 1000 km uzaklıktaki Assuan'dan granit taş getirtildi. Lahitli odaya dar bir koridordan geçilerek ulaşılıyordu. Lahtin ağzı 3,5 ton ağırlığındaki bir granit parçası ile kapatılmıştı. Çevresinde, birbirlerine dehlizlerle bağlanmış içleri süslenmiş odalar bulunuyordu. Firavunun ölümünden sonra, vazolardan, tabaklardan, tepsilerden yiyecek ve içeceklerden oluşan kalem eşya piramide kondu. Piramitler angarya usulü ile çalıştırılan köylülere inşa ettirildi. Başvezir piramidin çevresine, firavunun öteki aleme hükmetmede yararlanacağı daha küçük tapınaklar vb. inşa ettirdi. Firavunun gökyüzüne, tanrılara yönelişini temsil eden gökyüzüne doğru tırmanan merdiven eklendi. • Böylece dahi mimar başvezir İmhotep Piramidi icat etmiş oldu. • Mısırlıların o büyüklükte mezar anıtlar inşa ettirmiş olmalarının nedeni, öteki dünyadaki yaşama yeryüzündeki yaşamdan fazla önem affetmiş olmalarındandır. Onlara göre insanın kendisi, vücuduna bağlı birçok ruhi tinsel/spirituel öğe kalıyorlardı. Mumyalama bu nedenle gelişti. Eski Krallığın Sonu Mısır 2250'lerde bölündü. Kanlı bir isyan patlak verdi. Merkezi bütünlüğü bozan asi yerel memurlar ortaya çıktı. Zenginler saldırıya uğradı, malları yağmalandı, mezarları tahrip edildi. Tanrılara çok yakın olduğuna inanılan Firavun saygınlığını büyük ölçüde yitirdi. Firavunluk iddiasındaki iktidarsız kralcıklar birbirini izledi. Üçe bölünen ülkede, Yukarı Mısır'daki Tebai güçlü çıktı. Ancak, büyük kargaşa her şeyi altüst ederken olumlu sonuçlar da doğurdu. Kargaşadan yararlanan halk, o zamana kadar sadece krala ve toplumun önde gelen kişilerine ayrılan cenaze törenlerine katılmaya başladı, böylece ölümsüzlüğe ulaşmanın törensel yolları daha geniş bir kitleye açılmış oldu. • Bölünme gerilemeyi beraberinde getirdi Orta Krallık 2160 – 1785 Tebai prensleri savaş ve diplomasi yoluyla bütün Mısır'ı yeniden tek bir feodal monarşi altında birleştirdiler. Yaşanan kargaşa yıllarının ardından başa geçen ve duruma hakim olan firavun Mentuhotep yeni bir sıfat üstlendi"İki toprağı birleştiren kişi". Firavun yıllarca kuzeydeki Asyai halklarla, kuzeybatısındaki Libyalılarla ve güneydeki Nubyalılarla savaştı, zafer üzerine zafer kazandı. Asya'ya seferler düzenledi, Fırat'a kadar uzandı. Orta Krallık eski krallığı örnek aldı. Güneydeki Tebai ülkenin yeni başkenti oldu, ülke yeniden canlandı; Mentuhotep etkin bir katipler ve memurlar bürokrasisinin desteğinde yeni tapınakların ve mezarların inşasına girişti. Düzenli ordu kurdu, Habeşistan'dan asker aldı, fetihlerle gelir sağlama yolunu tuttu. Sulama kanallarını geliştiridi, başkenti daha da güneye Nubya'ya taşıdı. Mentuhotep'in 2000'lerde ölümü üzerine karışıklık arttı, açlık kıtlık baş gösterdi. Ancak veziri Amenemhat"Amon=başımızda Mısır'ı birleştirmeyi başardı. • Orta Krallık döneminde parlak bir entelektüel yaşam Saray'da ve aristokrasi içinde hakim oldu. Mısırlıların değerlendirmesine göre firavunlar Mısır'ının klasik dönemidir. Bu dönemin dili, Roma dönemine kadar hayranlıkla izlenen saflık dönemidir. Edebiyat alanında masallar ortaya çıktı, mimarlık alanında ve heykelcilikte sanatçılar büyük bir sadelik içinde kusursuz bir mükemmeliyete ulaştılar. Mülkiyet ortaktı, devlete ait idi. • Orta Krallığı Asya'dan gelen Hiksos'lar yıktı. • Siyasal çekişmeler 1800'lere kadar sürdü. Orta Krallık 1785'lerde XII. Hanedandan bir kadın iktidardayken sonlandı, ülke bir kez daha karanlık bir döneme girdi. Mısır Krallığı bölündü ve kuzeydoğudan ülkeye giren çok sayıda Asya'lı özellikle Delta yöresinde toplandı. Suriye – Filistin'den gelen bu Asyalılar Hiksoslardı. Mısır'ı 1580'lerden itibaren yönetecek olan XVIII hanedan kargaşaya son vererek Mısır'a yeniden hakim oldu. Yeni Krallık • Yeni krallık, kaynaklarda zaman zaman Mısır imparatorluğu diye anılır. Bu dönem, Mısır uygarlığının doruğudur. • Mısır'ı işgal eden barbar Hiksoslar yaman savaşçılardı. İyi ok atıyorşar, atlarla çekilen savaş arabalarını kullanıyorlardı. Ancak onlar da öteki ilkel kavimlerin kaderini paylaştılar; geleneklerini bir süre koruduktan sonra yavaş yavaş Mısır düşüncesinden etkilenmeye başladılar. Çocuklarına Mısırlı adlar taktılar, hiyeroglifi kullandılar. Mısırlılar da Hiksosluların bilgilerinden yararlandılar. Özellikle atlar tarafından çekilen savaş arabaları ileriki yüzyıllarda pek çok savaşı kazanmalarını sağladı. • Bir süre sonra Tebai'ye sığınan Mısır'lı prensler isyan ettiler. Hiksosları kovaladılar ve XVIII. Hanedanı kurarak Mısır Karallığını yeniden yarattılar. Yeni krallık döneminde, 1539-1578 arasında firavunların hemen hepsi krallar vadisine taşındı. • Yeni bir imparatorluk ortaya çıktı. büyük bir genişleme politikası izledi, Nubye'den Kırat boylarına kadar uzanan topraklarda başarılı askeri harekatlar yürütü. Mısır, Orta Krallk'ta olduğu gibi, bir kez daha bütün komşularının çekindiği zengin bir krallığa dönüştü. • Kadın hükümdar Hapsptut büyük imar işlerine girişti, yabancı ülkelerle ekonomik ilişkiler geliştirdi. Çevredeki ülkeleri haraca bağladıfildişi, abanoz, altın, bakır, değerli taşlar, meyveler, başlıca haraç alınan maddelerdi. aslen Tebai'li olan Amon'u Hiksoslardan kurtarılan ülke, Mısır'ın en yüce tanrısı yaptı. • Amon "gizli tanrı" anlamına gelir ve birçok firavunun adının içinde yer alır. Kozmik tanrı Amon yaradılışın her yönünde hazır ve nazırdır. TUTANKAMON • Ünlü Firavun Tutankamon 9 yaşında tahta çıktı. Amon kültünü canlandırdı, başkentin yerini değiştirdi, yirmi yaşına gelmeden öldü. • Bu kadar kısa süre yaşayan bir firavun, nasıl tarihin en önemli şahsiyetlerinden biri olabildi? • İşin sırrı yüzyıllar sonra keşfedilen tabutta gizlidir. Defin işlemi rahiplerce gerçekleştirilmişti. Ceset mumyalandıktan sonra som altından bir tabuta kondu. Ardından bu tabutu bir mermer lahde, bir muhafazaya yerleştirdiler. Mezar ve ünlü hazinesi 1922'de iki İngiliz arkeolog tarafından keşfedildiğinde hazinede fazla altın, fildişi, eşya, heykelcikler, mücevher, kasalar keşif firavunların zenginliği hakkında bir fikir veriyordu. Mısır tarihinde özel bir yer işgal eder. Firavunlar döneminin doruğudur. • Hititlerin Suriye'deki yayılmacılığını durdurdu; • babası 1290'da tahta çıkar çıkmaz kendi anıt mezarının tasarımı ile uğraştı. cenaze törenini gerçekleştirdi. • babası bir askerdi. Başkenti Tebai'den ve amon rahiplerinden uzaklaştırmak için Memfis'e, yani eski başkente taşıdı. Babasının ölümü üzerine Seti tahta geçti, Tebai ile Memfis arasında bir denge politikası izledi. • Seti enerjik bir dış politika Hititlerle savaştı, Asi nehri üzerindeki Kadeş'te bir anlaşma imzaladı. Dönüşte Libyalılarla ve Nobyelilerle savaşmak üzere yeniden harekete geçti. II Ramses Antik çağın en güçlü monarklarından biridir; yaklaşık 60 yıl iktidar oldu, 100 yaşına kadar yaşadı. 6 kadar kraliçeden 100 kadar çocuğu dünyaya geldi. İktidarı sırasında tüm firavunlardan çok tapıınak ve anıt yaptırdı. Yeni kentler inşa ettirdi, yeni tapınaklar yaptırdı. Nil ve Lüksor'da Ebu Simbel tapınakları • Eşi Nefertiti de kendisi gibi antik çağın ünlü kişilerindendir. • Suriye'ye yönelik emeller besleyen kişilik dev bir ordu kurdu. Suriye'ye birçok sefer düzenledi, bunlardan öne önemlisi ünlü Kadeş Savaşı'dır. • Kadeş Antlaşması Tarihe ilk yazılı anlaşma olarak geçen Kadeş Barışı Kadeş Savaşı'nın ardından Mısır ve Hitit krallarınca imzalandı • Ramses II'nin Ebu Simbel tapınağının duvarlarına işlettiği metin Mısırlıların Kadeş Savaşı'nda Hititler üzerindeki kesin zaferini ilan ediyordu. Hitit kralı da aynı şeyi yapmıştı. Her iki tarafın iddiaları da gerçeği yansıtmıyordu. Kadeş'te olsa olsa iki ordu arasındaki denklikten söz edilebilir. Savaş şöyle gelişti Suriye içlerinden emin adımlarla ilerleyen güçlü Mısır ordusu, Asi Irmağı yakınlarındayken, casuslar tarafından, Hitit Ordusu uzakta diye yanıltıldı. Tepenin arkasında mevzilenmiş bekleyen Hitit Ordusu saldırıya geçerek baskın yaptı. Her iki taraf da savaş arabaları kullandı. Mısır Ordusu başlarda büyük kayıplar verse de toparlandı; iki taraf birbirine üstünlük kuramadı. İki gün süren savaşın ardından imzalanan ve bir örneği BM'in New York'taki genel sekreterliğinde bulunan Kadeş Anlaşması iki tarafın hukukunu belirliyor, iki taraf barış içinde yan yana yaşayacaklarını ilen ediyorlardı. • Ramses'in ölümünden 1235 sonra yerine oğlu Minepta geçti. Mısır Krallığı güçlüydü, barış ve huzur içinde yaşıyordu. Bu dönemde deniz halkları Delta'ya hücum ettiler, kanlı çatışmalar oldu. • Ramses'ten sonra yerine geçenlerin büyük çoğunluğu ise Ramses adını taşıyordu. Ancak Ramses IV'ten sonra işler bozuldu, açlık başlayınca imparatorluk parçalandı. • Bu, yeni krallığın sonu anlamına geldi. – Cilalı Taş Devri olarak biliniyor. Bu dönemi kimi tarihçiler bir devrim olarak da adlandırıyor. • Yeryüzünde boy gösterdiği 6 milyon yıla kadar uzanan tarihinde, insan, avcılıkla ve toplayıcılıkla yaşadıktan sonra, zor bir ortamda yavaş yavaş gelişiyor. Buzulların da erimesiyle kimi insan toplulukları hayvanları ve bitkileri ehlileştirmeye başladılar. Bu dönemi neolitik yani Taş Devri adını veriyoruz. Bu dönemden bir devrim olarak söz etmenin nedeni, dönemin öneminin "sanayi devrimi" ile kıyaslanabilecek boyutlarda olmasındandır. Yeni Yüzyıl Üniversitesi MYO,Öğr. Girgin Baykal
Anadolunun pek çok uygarlığa beşiklik etmesinin nedenleri Coğrafi konumunun elverişliliği İklimin insanların yaşamasına elverişli olması Doğal kaynakların bol olması Su kaynaklarına, verimli ovalara sahip olması. İlkçağda anadoluda yaşamış uygarlıklar Hititler • 2000 yıllarında Anadolu’ya gelerek Kızılırmak çevresinde devlet kurmuşlardır. • Başkentleri Hattuşaş Boğazköy şehridir. Çorum yakınlarındadır. • Hititliler Suriye’yi ele geçirmek için Mısırlılarla savaşın sonunda iki devlet arasında Kadeş Antlaşması imzalandı. • Kadeş Antlaşması 1280 Dünya tarihinde iki devlet arasında yapılan ilk antlaşmadır. • Hitit Devleti 1200 yılında Anadolu’ya gelen Frigyalılar tarafından yıkıldı. Frigyalılar • 1200 yıllarında Hititlerin yıkıldığı bölge üzerinde ve Ankara ,Eskişehir ,Afyon dolaylarında devlet kurdular. • Devletin başkenti Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarındaki Gordion şehridir. • Frigyalılar krallarına Midas ünvanı verirlerdi. • Tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Tarım ve hayvancılıkla ilgili sert kanunlar koymuşlar tarıma ve hayvancılığa zarar verenleri şiddetle cezalandırmışlardır. • Frigyalılar Kafkaslardan Anadolu’ya gelen Lidyalılar tarafından yıkılmıştır. Lidyalılar • Gediz ve Büyük Menderes ırmakları arasında kurulmuştur. • Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurmuşlardır. • Başkentleri Sard şehridir. Bugünkü Manisa-Salihli yakınlarındadır. • Ticaretle Giges Efes’ten başlayıp Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yaptırmıştır. • Ticaretteki bu gelişmeler nedeniyle Lidyalılar tarihte ilk kez parayı icad ettiler. • Lidyalılar 547 yılında Anadolu’yu işgal eden Persler tarafından yıkıldılar. Urartular • 900 yılında Doğu Anadolu’da kuruldu. • Başkenti Tuşpa Van şehridir. • Maden işlemeciliğinde ilerlemişlerdir. • Tarımla ve hayvancılıklada uğraşmışlardır. Van ovasını sulamak için yaptıkları su kanalları günümüzde bile kullanılmaktadır. • Urartu Devleti 600 yılında Medler tarafından yıkılmıştır. İyonyalılar • 1200 yıllarında Yunanistan’dan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu. • Akalar Ege kıyılarında 12 ayrı şehir kurmuşlar ve şehir devletleri halinde yaşamışlardır. • En önemli İyon şehirleri İzmir, Efes, Milet, Foça’dır. • Her şehrin başında ayrı bir kral dolayı hiçbir zaman güçlü bir krallık kuramamışlar ve ayrı ayrı şehir devletleri halinde birlik yoktur. • İyonyalılar denizcilikte ileri zamanla Lidyalıların,Perslerin ve Romalıların egemenliğine girerek kaybolmuşlardır. İlk Çağ'da Anadolu'da kurulan devletlerde kültür ve uygarlık Devlet Yönetimi • İlk Çağ’da Anadolu’da kurulan bütün devletler krallıkla yönetiliyordu. • Hititler’de kraliçelerde geniş yetkilere sahipti. • Hititler’de Tavananna ünvanı verilen ana kraliçe, kral olmadığı zaman devleti kral adına yönetirdi. • Hititler’de Pankuş adı verilen meclis mecliste önemli devlet meseleleri meclis gerektiğinde kral ve kraliçeyi mahkum bile edebilirdi. • İyonlarda şehir devletleri yönetimi önce krallar sonra soylular, daha sonra demokratik hükümetler tarafından yönetilmiştir. Din ve İnanış • İlk Çağ’da Anadolu’da kurulan devletlerin hepside çok tanrılı dine inanıyorlardı.Politeizm • Hititler’de tanrı sayısı çok fazla olduğundan Hititlerin ülkesine “Bin Tanrı İli” denirdi. • İnanışlarına göre tanrılar aynen insanlara benzer ve insanlar gibi yaşardı. • Frigyalılar tarımla uğraştıklarından bu durum dinlerine de en büyük tanrısı toprak ve bereket tanrısı olan Kibela’dır. • Lidyalılar İyonlardan etkilenerek onların tanrılarına tapmışlardır. • Lidyalılar, Artemis, Zeus, Apollo gibi pek çok Yunan tanrısını İyonlardan alarak kendi tanrıları haline getirmişlerdir. • İlk Çağ uygarlıklarından bazıları öldükten sonra dirilmeye dolayı mezarlarını kayaları oyarak oda şeklinde yaparlar ve içlerine çeşitli eşyalar koyarlardı. • Tanrılara kurban keserler ve tanrılarına yiyecek ve içecek sunarlardı. Sosyal ve Ekonomik Hayat • Anadolu’da kurulan İlk Çağ medeniyetlerinde insanlar eşit hak ve özgürlüklere sahip değillerdi. • Ülke sosyal sınıflara ayrılmış durumdaydı. Hititler’de Kral ve ailesi, soylular, rahipler, askerler ve köleler olmak üzere sınıflar sınıfların ayrı ayrı hakları vardı. Kölelerin ise hemen hemen hiçbir hakkı yoktu. • Hititler’de sınıflar arası ilişkiler kanunlarla belirlenmişti. Mal sahibi olma, miras, evlenme, boşanma kanunlarla belirtilmişti. • Frigyalılar tarıma önem verdikleri için sert kanunlar kıran öküzünü öldürene ölüm cezası vermişlerdir. • Lidyalılar kara ticaretine önem vermişler ve Kral Giges Ege kıyılarından başlayan ve Mezopotamya’ya kadar uzanan “Kral Yolu’nu” ticaret canlanmıştır. • Lidyalılar parayı tarihte ilk defa icat ettiler. • İyonyalılar deniz ticaretinde ileri gittiler ve Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurdular. Yazı, Dil, Edebiyat, Bilim ve Sanat • Hititler ve Urartular çivi yazısı ve resim yazısı hiyeroglif kullanmışlardır. • Lidyalılar,İyonyalılar ve Frigyalılar ise Fenikeliler’den aldıkları alfabeyi kullandılar. • Hititler Mezopotamya medeniyetlerinin destanlarını tercüme edip kullanmışlardır. • Hititler tarih yazıcılığına önem vermişler ve Anal adı verilen yıllıklar yazmışlar ve bir yıl içinde meydana gelen olaylar tarafsız olarak yazılıp tanrılara sunulmuştur. • Anadolu’da bilim ve sanatın gelişmesinde Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarının etkisi görülür. • İyonya’da bilim ve sanat çok sebebi deniz ticaretiyle uğraşmaları uygarlıkların kesiştiği yerde olması bilimin zengin kişilerce desteklenmesi Ön Asya’dan gelen yolların bitiş yerinde olması bilimin gelişmesini sağlamıştır. • Tales,Diyojen, Pisagor,Heredot,Homeros gibi bilim adamları İyonya’da yaşamışlardır. Çevre Uygarlıklar ve Anadolu'ya Etkileri • İlk Çağ’da Anadolu’yu en fazla etkileyen uygarlık merkezi Mezopotamya olmuştur. • Mezopotamya iki nehir arası demek olup Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölgeye denir. • İlk Çağ’da Mezopotamya’da kurulan devletler; Sümerler, Babilliler, Asurlular ve Akadlardır. Sümerler • Mezopotamya’da kurulan ilk uygarlık Sümerlerdir. 3500’de Orta Asya’dan gelerek Mezopotamya’da devlet kurmuşlardır. • Kanallar açmışlar ve bataklıkları kurutarak tarım ve hayvancılık yapmışlardır. • Tarihte ilk yazıyı Sümerler bulmuşlar ve kullanmışlardır. Çivi yazısı 3200 • Not Yazının bulunmasıyla tarih devirleri başlamıştır. • İlk yazılı kanunlar, ilk takvim, ilk matematik bilgileri de yine Sümerlere aittir. • Sümerler çok tanrılı dine inanırlar ve Ziggurat adı verilen tapınaklarında tanrılarına tapınırlardı ve kurban keserlerdi. • Sümerler Mezopotamya’da kurulan Akadlar tarafından son verilmiştir. Babiller • Aşağı Mezopotamya’da kurulmuştur. • Devletin en güçlü zamanı kral Hammurabi zamanıdır. Kral Hammurabi Sümer kanunlarını geliştirerek uygulamıştır. Hammurabi Kanunları diye bilinir • Babil, dünyanın yedi harikasından biri olan “Babil’in Asma Bahçeleriyle” ünlüdür. • Babilliler Persler tarafından yıkılmıştır. Asurlular • Yukarı Mezopotamya’da kurulmuştur. Ninova şehri başkenttir. • Asurlular ticaretle uğraşmışlardır. Anadolu, Mısır ve Mezopotamya arasında ticaret yapmışlardır. • Asurlular ticaret amacıyla Anadolu’ya geldiklerinde yazıyı da beraberinde Anadolu hem yazıyı öğrenmiş hem de tarih çağlarına girmiştir. • Asurlular 612 yılında Pers egemenliğine girmiştir. Akadlar • 2300 lü yıllarda Arabistan’dan gelerek Mezopotamya’da devlet kurdular. • Akadlar; Elam, Asur, Doğu Anadolu ve Akdeniz’i fethederek imparatorluk kurdular. • 2150 yıllarında kuzeyden gelen Gutiler tarafından yıkılmıştır. Anadoluyu etkileyen diğer uygarlıklar • İran’da hüküm süren Persler Anadolu’ya gelerek 200 yıl hüküm sürdüler. • kurulan Makedonya Devleti’nin kralı olan Büyük İskender Asya seferine çıkarak Anadolu Mısır, Suriye, İran ve Hindistan’ı ele geçirmiş ve sefer dönüşü ölünce ülke küçük krallıklara biriside Batı Anadolu’daki Bergama krallığı zamanında bilim ve kültür önem kazanmıştır. Parşömen Bergamon kağıdı icat edilmiş ve bilgiler kalıcı hale getirilmiştir. • 753’te İtalya’da kurulan Roma İmparatorluğu 60 lı yıllarda sınırlarını hızla genişletmiş ve Anadolu,Mısır,Suriye ve Kuzey Afrika’yı ele geçirerek büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Anadolu’da Roma dönemine ait mimari eserler İstanbul’da Bozdoğan kemeri ve Çemberlitaş, Ankara’da ise Ogüst Mabedi Tapınağı ve Roma Hamamıdır. • Roma İmparatorluğu 395 yılında Batı Roma ve Doğu Roma Bizans İmparatorluğu olmak üzere ikiye Roma’dan Bizans’tan günümüze pek çok mimari eser kalmıştır bunların en önemlisi İstanbul’daki Ayasofya , Yerebatan Sarnıcıdır. • Doğu Akdeniz kıyılarında denizcilikle uğraşan Fenikeliler buldukları 22 harflik alfabeleriyle Anadolu’yu ve Dünyayı etkileyerek katkıda bulunmuşlardır. • Mısır uygarlığı ise kullandıkları resim yazısıHiyeroglif, güneş yılı esaslı takvim ile tıp, matematik, astronomi alanlarında dünya medeniyetine katkıda bulunmuşlardır.
HİTİTLER 2000 yıllarında Anadolu’ya gelerek Kızılırmak çevresinde devlet kurmuşlardır. Başkentleri Hattuşaş Boğazköy şehridir. Çorum yakınlarındadır. Hititliler Suriye’yi ele geçirmek için Mısırlılarla savaşın sonunda iki devlet arasında Kadeş Antlaşması imzalandı. Kadeş Antlaşması 1280 Dünya tarihinde iki devlet arasında yapılan ilk antlaşmadır. Hitit Devleti 1200 yılında Anadolu’ya gelen Frigyalılar tarafından yıkıldı. FRİGYALILAR 1200 yıllarında Hititlerin yıkıldığı bölge üzerinde ve Ankara ,Eskişehir,Afyon dolaylarında devlet kurdular. Devletin başkenti Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarındaki Gordion şehridir. Frigyalılar krallarına Midas ünvanı verirlerdi. Tarım ve hayvancılıkla ve hayvancılıkla ilgili sert kanunlar koymuşlar tarıma ve hayvancılığa zarar verenleri şiddetle cezalandırmışlardır. Frigyalılar Kafkaslardan Anadolu’ya gelen Lidyalılar tarafından yıkılmıştır. LİDYALILAR Gediz ve Büyük Menderes ırmakları arasında kurulmuştur. Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurmuşlardır. Başkentleri Sard şehridir. Bugünkü Manisa-Salihli yakınlarındadır. Ticaretle Giges Efes’ten başlayıp Mezopotamya’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu yaptırmıştır. Ticaretteki bu gelişmeler nedeniyle Lidyalılar tarihte ilk kez parayı icad ettiler. Lidyalılar 547 yılında Anadolu’yu işgal eden Persler tarafından yıkıldılar. URARTULAR 900 yılında Doğu Anadolu’da kuruldu. Başkenti TuşpaVan şehridir. Maden işlemeciliğinde ilerlemişlerdir. Tarımla ve hayvancılıklada ovasını sulamak için yaptıkları su kanalları günümüzde bile kullanılmaktadır. Urartu Devleti 600 yılında Medler tarafından yıkılmıştır. İYONYALILAR 1200 yıllarında Yunanistan’dan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu. Akalar Ege kıyılarında 12 ayrı şehir kurmuşlar ve şehir devletleri halinde yaşamışlardır. En önemli İyon şehirleri İzmir,Efes,Milet,Foça’dır. Her şehrin başında ayrı bir kral dolayı hiçbir zaman güçlü bir krallık kuramamışlar ve ayrı ayrı şehir devletleri halinde birlik yoktur. İyonyalılar denizcilikte ileri zamanla Lidyalıların,Perslerin ve Romalıların egemenliğine girerek kaybolmuşlardır. İLK ÇAĞ’DA ANADOLU’DA KURULAN DEVLETLERDE KÜLTÜR VE UYGARLIK DEVLET YÖNETİMİ İlk Çağ’da Anadolu’da kurulan bütün devletler krallıkla yönetiliyordu. Hititler’de kraliçelerde geniş yetkilere sahipti. Hititler’de Tavananna ünvanı verilen ana kraliçe, kral olmadığı zaman devleti kral adına yönetirdi. Hititler’de Pankuş adı verilen meclis mecliste önemli devlet meseleleri meclis gerektiğinde kral ve kraliçeyi mahkum bile edebilirdi. İyonlarda şehir devletleri yönetimi önce krallar sonra soylular, daha sonra demokratik hükümetler tarafından yönetilmiştir. DİN VE İNANIŞ İlk Çağ’da Anadolu’da kurulan devletlerin hepside çok tanrılı dine inanıyorlardı.Politeizm Hititler’de tanrı sayısı çok fazla olduğundan Hititlerin ülkesine “Bin Tanrı İli” denirdi. İnanışlarına göre tanrılar aynen insanlara benzer ve insanlar gibi yaşardı. Frigyalılar tarımla uğraştıklarından bu durum dinlerine de en büyük tanrısı toprak ve bereket tanrısı olan Kibela’dır. Lidyalılar İyonlardan etkilenerek onların tanrılarına tapmışlardır. Lidyalılar, Artemis,Zeus,Apollo gibi pek çok Yunan tanrısını İyonlardan alarak kendi tanrıları haline getirmişlerdir. İlk Çağ uygarlıklarından bazıları öldükten sonra dirilmeye dolayı mezarlarını kayaları oyarak oda şeklinde yaparlar ve içlerine çeşitli eşyalar koyarlardı. Tanrılara kurban keserler ve tanrılarına yiyecek ve içecek sunarlardı. SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT Anadolu’da kurulan İlk Çağ medeniyetlerinde insanlar eşit hak ve özgürlüklere sahip değillerdi. Ülke sosyal sınıflara ayrılmış Kral ve ailesi,soylular,rahipler ,askerler ve köleler olmak üzere sınıflar sınıfların ayrı ayrı hakları ise hemen hemen hiçbir hakkı yoktu. Hititler’de sınıflar arası ilişkiler kanunlarla sahibi olma,miras,evlenme , boşanma kanunlarla belirtilmişti. Frigyalılar tarıma önem verdikleri için sert kanunlar kıran öküzünü öldürene ölüm cezası vermişlerdir. Lidyalılar kara ticaretine önem vermişler ve Kral Giges Ege kıyılarından başlayan ve Mezopotamya’ya kadar uzanan “Kral Yolu’nu” ticaret canlanmıştır. Lidyalılar parayı tarihte ilk defa icat ettiler. İyonyalılar deniz ticaretinde ileri gittiler ve Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurdular. YAZI ,DİL, EDEBİYAT BİLİM VE SANAT Hititler ve Urartular çivi yazısı ve resim yazısıhiyeroglif kullanmışlardır. Lidyalılar,İyonyalılar ve Frigyalılar ise Fenikeliler’den aldıkları alfabeyi kullandılar. Hititler Mezopotamya medeniyetlerinin destanlarını tercüme edip kullanmışlardır. Hititler tarih yazıcılığına önem vermişler ve Anal adı verilen yıllıklar yazmışlar ve bir yıl içinde meydana gelen olaylar tarafsız olarak yazılıp tanrılara sunulmuştur. Anadolu’da bilim ve sanatın gelişmesinde Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarının etkisi görülür. İyonya’da bilim ve sanat çok sebebi deniz ticaretiyle uğraşmaları uygarlıkların kesiştiği yerde olması bilimin zengin kişilerce desteklenmesi Ön Asya’dan gelen yolların bitiş yerinde olması bilimin gelişmesini sağlamıştır. Tales,Diyojen, Pisagor,Heredot,Homeros gibi bilim adamları İyonya’da yaşamışlardır. ÇEVRE UYGARLIKLAR VE ANADOLU’YA ETKİLERİ İlk Çağ’da Anadolu’yu en fazla etkileyen uygarlık merkezi Mezopotamya olmuştur. Mezopotamya iki nehir arası demek olup Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölgeye denir. İlk Çağ’da Mezopotamya’da kurulan devletler ;Sümerler,Babilliler,Asurlular ve Akadlardır. SÜMERLER Mezopotamya’da kurulan ilk uygarlık Sümerlerdir. 3500’de Orta Asya’dan gelerek Mezopotamya’da devlet kurmuşlardır. Kanallar açmışlar ve bataklıkları kurutarak tarım ve hayvancılık yapmışlardır. Tarihte ilk yazıyı Sümerler bulmuşlar ve kullanmışlardır. Çivi yazısı 3200 Not Yazının bulunmasıyla tarih devirleri başlamıştır. İlk yazılı kanunlar, ilk takvim, ilk matematik bilgileri de yine Sümerlere aittir. Sümerler çok tanrılı dine inanırlar ve Ziggurat adı verilen tapınaklarında tanrılarına tapınırlardı ve kurban keserlerdi. Sümerler Mezopotamya’da kurulan Akadlar tarafından son verilmiştir. BABİLLER Aşağı Mezopotamya’da kurulmuştur. Devletin en güçlü zamanı kral Hammurabi Hammurabi Sümer kanunlarını geliştirerek uygulamıştır. Hammurabi Kanunları diye bilinir Babil , dünyanın yedi harikasından biri olan “Babil’in Asma Bahçeleriyle” ünlüdür. Babilliler Persler tarafından yıkılmıştır. ASURLULAR Yukarı Mezopotamya’da şehri başkenttir. Asurlular ticaretle ve Mezopotamya arasında ticaret yapmışlardır. Asurlular ticaret amacıyla Anadolu’ya geldiklerinde yazıyı da beraberinde Anadolu hem yazıyı öğrenmiş hem de tarih çağlarına girmiştir. Asurlular 612 yılında Pers egemenliğine girmiştir. AKADLAR 2300 lü yıllarda Arabistan’dan gelerek Mezopotamya’da devlet kurdular. Akadlar; Elam,Asur,Doğu Anadolu ve Akdeniz’i fethederek imparatorluk kurdular. 2150 yıllarında kuzeyden gelen Gutiler tarafından yıkılmıştır. ANADOLU’YU ETKİLEYEN DİĞER UYGARLIKLAR § İran’da hüküm süren Persler Anadolu’ya gelerek 200 yıl hüküm sürdüler. kurulan Makedonya Devleti’nin kralı olan İskender Asya seferine çıkarak Anadolu Mısır ,Suriye,İran ve Hindistan’ı ele geçirmiş ve sefer dönüşü ölünce ülke küçük krallıklara biriside Batı Anadolu’daki Bergama krallığı zamanında bilim ve kültür önem kağıdı icat edilmiş ve bilgiler kalıcı hale getirilmiştir. 753’te İtalya’da kurulan Roma İmparatorluğu 60 lı yıllarda sınırlarını hızla genişletmiş ve Anadolu,Mısır,Suriye ve Kuzey Afrika’yı ele geçirerek büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Anadolu’da Roma dönemine ait mimari eserler İstanbul’da Bozdoğan kemeri ve Çemberlitaş, Ankara’da ise Ogüst Mabedi Tapınağı ve Roma Hamamıdır. Roma İmparatorluğu 395 yılında Batı Roma ve Doğu Roma Bizans İmp. olmak üzere ikiye Roma’dan Bizans’tan günümüze pek çok mimari eser kalmıştır bunların en önemlisi İstanbul’daki Ayasofya , Yerebatan Sarnıcıdır. Doğu Akdeniz kıyılarında denizcilikle uğraşan Fenikeliler buldukları 22 harflik alfabeleriyle Anadolu’yu ve Dünyayı etkileyerek katkıda bulunmuşlardır. Mısır uygarlığı ise kullandıkları resim yazısıHiyeroglif, güneş yılı esaslı takvim ile tıp , matematik , astronomi alanlarında dünya medeniyetine katkıda bulunmuşlardır.
ANADOLUDA KURULAN İLK UYGARLIKLAR ŞUNLARDIR MÖ. 3300’de yazının icadı ile başlayıp 375’teki Kavimler Göçü’ne kadar süren döneme Eskiçağİlkçağ denir. İnsanların Tarih öncesi devirlerden tarih devirlerine geçmeleri yazının bulunmasıyla oluşmuştur. Yazıyı bularak tarih devirlerine geçen ilk uygarlık Sümerler olmuştur. Anadolu'da Yazılı Devirlerin Başlaması Anadolu’ya yazıyı Asurlular getirmiştir. Bu durum Kayseri Kültepe’de yapılan araştırmalardan anlaşılmıştır. Bulunan belgeler Anadolu'nun ilk yazılı belgeleridir. Böylece Anadolu'da Tarih devirlerine yazılı döneme girilmiştir. Anadolu; tarih çağlarına Asurların yazıyı buraya getirmesi ile başlar. Asurlu tüccarlara ait yazılı tabletler, MÖ 1950 Kayseri yakınlarındaki Kültepe’de Karum denilen ticaret pazarında bulunması ile başlar. ANADOLU'DA KURULAN UYGARLIKLAR Helenistik devirlerden bu yana Anatolia güneşin doğduğu yer adını taşıyan Anadolu'ya Küçük Asya da denilmektedir. Anadolu; a. İkliminin insanların yaşayışına uygun olması b. Jeopolitik konumu, c. Tarım, hayvancılık ve ticarete uygunluğu, d. Zengin madenlere sahip olması, e. Ticaret ve göç yolları üzerinde bulunması, f. Akarsu ve denizlerin çokluğu g. Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması, nedenlerine bağlı olarak, eski devirlerden bu yana toplumların ilgisini çekmiş ve yerleşim alanı olmuştur. Çok fazla göçe ve istilaya uğrayan Anadolu'da; Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Urartular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve son olarak da Türkler çeşitli uygarlıklar kurumuşlardır. 3 000 yılında Türkiye'de gelişmiş bir uygarlık ve kültürün var olduğunu görüyoruz. Bu kültürü oluşturanlar Hattiler adı verilen kavimdi. Anadolu’nun tarih öncesi ilk medeniyeti Hattilere aittir. Hattiler Hititlerden önce Türkiye’de ilk siyasal birliği kurarak parlak bir kültür oluşturmuşlar ve Hititlere öncülük etmişlerdir. Hattiler hakkında yazıyı kullanmadıklarından dolayı çok fazla bir bilgiye sahip değiliz. MÖ 2. BİNDEN MÖ VI. YÜZYILA KADAR TÜRKİYE HİTİTLER MÖ. II. bin - VII. yy. 2000 yıllarında Anadolu'ya gelmişlerdir. Hititlerin Avrupa veya Kafkaslardan geldikleri sanılmaktadır. Konuştukları dil bakımından Hint-Avrupa kökenli bir kavim oldukları düşünülmektedir. Orta Anadolu’ya Kızılırmak yayı içerisinde kalan Kapadokya yerleşen Hititler, burada Hattilerle kaynaşarak güçlü bir medeniyet kurmuşlardır. Hititler, Anadolu'nun iç bölgelerine yerleşmişlerdir. Hititlerin, yerleştikleri bu alanlarda Hattiler oturmaktaydılar. Ayrıca Mezopotamya'da bulunan bazı devletlerin de Asur, Babil vb. ticaret kolonileri bulunmaktaydı. Hattilerle kaynaşarak güçlü bir medeniyet kurdular ve Anadolu uygarlıklarına öncülük ettiler. Asurlularla gelişen ticari ilişkileri aracılığıyla Anadolu'da tarih devirlerini başlattılar. Hititlerin aşağı yukarı on bir asır süren siyasal tarihleri üç bölümde incelenir. 1. Eski Devlet MÖ 1800 -1400 Eski Devlet döneminde Önceleri küçük krallıklar şeklinde yaşayan Hititler, Türkiye'de ilk merkezî devleti kurmuşlardır. 1800. Merkezleri bugünkü Çorum yakınlarındaki Hattuşaş Boğazköy olmuştur. Hititlerin, ilk büyük kralları Labarna 1680-1650'dır. Kral Labarna'dan sonra, 1650'lerde Hititlerin başına l. Hattuşili geçmiştir. Hitit Devleti bu dönemde gelişerek bir imparatorluk hâline geldi. Batı Anadolu'nun büyük bir kısmından Fırat ırmağına, Karadeniz'den Filistin'e kadar olan topraklara egemen oldular. I. Hattuşili'nin ölümünden sonra yerine oğlu l. Murşil geçmiştir, Bu kral zamanında Hitit Devleti en parlak dönemini yaşamıştır. .Bu dönemde Kargamış ve Urfa Hitit topraklarına katıldı. MÖ 1531’de Babil ele geçirilerek Mezopotamya Uygarlığı ile doğrudan temasa geçmişler ve etkilenmişlerdir. 2. Yeni Devlet MÖ 1400–1200 Bu dönemde genişlemelerine devam etmişler ve Anadolu'daki çeşitli krallıkları egemenlikleri altına almışlardır. Yeni Devlet döneminin en önemli olayı, Yakın Doğu'nun iki büyük devleti Hititler ile Mısırlıların Kadeş'te karşı karşıya gelmeleridir. İlk Çağda Suriye askerî ve ticarî bakımdan çok önemli bir ülke idi. Bu nedenle Anadolu'da, Mezopotamya ve Mısır'da kurulan devletler Suriye'yi ele geçirmek için aralarında birçok savaş yapmışlardır. Bu savaşların en önemlisi Kadeş Savaşı'dır MÖ 1296–1280. Hititlerin başında bulunan Muvattaliş, Mısır Firavunu II. Ramses'in Suriye'yi ele geçirmek istemesi üzerine bu devlete savaş açtı. İki ordu Kadeş önünde karşılaştılar. Burada İlk Çağ tarihinin en büyük savaşlarından birisi oldu ve 1296'da başlayan savaş karşılıklı akınlarla 16 yıl sürdü. Ancak iki taraf da kesin bir sonuç alamadılar. Çünkü Asurluların güçlenmesinden tedirgin olan bu iki devlet anlaşmak zorunda kaldılar. Hitit Kralı III. Hattuşili ile Mısır Firavunu II. Ramses Kadeş'te tarihin ilk yazılı antlaşmasını yaptılar 1278–1280. Bu antlaşmayla Mısırlılar, Kuzey Suriye'yi Hititlere bıraktılar ve iki devlet birbirlerine yardım edecekti. Hititler M. Ö. 1200 yıllarında batıdan gelen Ege göçleri sonunda yıkılmıştır. 3. Geç Hitit Şehir Devletleri MÖ 1200–700 Ege göçleri sonucunda Hitit Devleti'nin yıkılması üzerine Hititlilerin bir kısmı Güneydoğu Anadolu'ya çekilerek şehir devletleri kurdular. Siyasi hayatta etkili olamayan Malatya, Kargamış, Zincirli, Karatepe gibi Geç Hitit Şehir Devletleri. Asurluların egemenliğine girdiler MÖ 700. Daha sonra Pers istilası başlamış ve bu devletler tamamen yok olmuşlardır. FRİGYALILAR 676 MÖ XII. Yüzyılda Hititlerin yıkılmasına yol açan göçler sırasında boğazlar yolu ile batıdan Anadolu’ya gelmişlerdir. Önceleri Sakarya ırmağıyla, Büyük Menderes ırmağının yukarı bölgelerine Eskişehir, Afyonkarahisar ve Ankara yerleşen Frigler Bu bölge 1000 yıllarından itibaren Frigya olarak anılmıştır . 750'den sonra güçlü bir devlet kurdular. Devletin kurucusu Gordios, başşehri Polatlı yakınlarındaki Gordion'dur. Hititlere saldırıp onları ortadan kaldırdıktan sonra sınırlarını doğuda Kapadokya, güneyde Çukurova'ya kadar genişlettiler. En yoğun bulundukları bölgelerin de Sakarya ırmağı vadisiyle Ankara arasındaki topraklar olduğu anlaşılmıştır. Kral Midas döneminde Orta ve Güney Doğu Anadolu’ya egemen oldular. Başkentleri Gordion olan Frig Devleti 8. yüzyılda en güçlü dönemini yaşadı. Friglerle ilgili tarihî bilgiler çok azdır. 700'lerde Hint-Avrupa asıllı Karadeniz’in kuzeyinden gelen Kimmerler, Friglere saldırarak onları büyük bir yenilgiye uğratmışlardır. Kimmerlerin saldırısıyla çok zayıf düşen Frigler, zamanla Batı Anadolu'da güçlü bir devlet kurmuş olan Lidyalıların egemenlikleri altına girmişlerdir 676. LİDYALILAR Anadolu'nun batısında Gediz ve Menderes ırmakları arasında kalan bölgeye İlkçağda Lidya, bu topraklarda oturanlara Lidyalılar denilmiştir. Hint - Avrupalı bir kavim olan ve doğudan Anadolu'ya gelen Lidyalılar önce Hititlerin daha sonra da Frigyalıların egemenliği altında yaşadılar. Dilleri, Hitit dili ile benzerlik göstermektedir. Lidyalılar, Frigyalıların yıkılmasından sonra Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurdular 687. Lidyalıların başkenti, dönemin en büyük ve zengin kentlerinden olan Salihli yakınlarındaki Sardes Sard’dır. Giges, devletin sınırlarını genişletti. Doğu sınırları Kızılırmak ırmağına kadar uzandı. Kimmerlere karşı Asurlularla işbirliği yapmışlar ve bunun sonucunda Kral Yolu Asur'a kadar uzanmıştır. Kral Alyattes zamanında Medlerle savaş yapıldı. MÖ 585 yılında barış yapılarak, Kızılırmak iki devlet arasında sınır oldu. Son kralları Krezus dönemi Lidya'nın en parlak zamanı oldu. B aşkentleri Sard aynı zamanda dönemin kültür ve sanat merkeziydi. Ancak bu durum uzun sürmedi. Adalar Ege Denizi’ne çıkmak istemeyen Pers Kralı Kyros Kirus, Mısır'la ittifak yapan Lidya Kralı Krezus'u yenerek Lidya Krallığına son verdi 546. İYONYALILAR MÖ. XII. yy- VII. yy İyonya, İzmir ile Büyük Menderes ırmağı arasında kalan kıyı bölgesinin adıdır. Burada oturanlara da İyonyalılar denirdi. 12. yüzyıldan önce, Yunanistan'daki Akalar, koloniler kurmak ve Dorların yıkıcı etkilerinden kaçmak amacıyla, Anadolu'nun Ege denizi kıyılarına gelip yerleşmişlerdir. İzmir kenti ve Büyük Menderes ırmağı arasındaki topraklarda birçok kent devleti kurmuşlardır. Bu kent devletleri, 7. yüzyıldan sonra Lidyalıların, Perslerin ve İskender İmparatorluğunun egemenliği altında kalmışlardır 334. İyon kentleri verimli topraklar üzerinde bulunmalarının yanı sıra, önemli bir kültür, sanat ve ticaret merkezleriydi. Özellikle Miletos Milet, Ephesos Efes, Smyrna İzmir gibi kentler bunların başında geliyordu. Anadolu kültürü ve Aka medeniyetinin etkisinde kalan İyonyalılar, ayrı kent devletleri hâlinde yaşadılar. Lidyalılar, İyonyalıların Anadolu ve Ön Asya ile ticaret yapmalarını engellemişlerdir. Bunun üzerine İyonyalılar donanmalarıyla Akdeniz ve Karadeniz'e açılmışlar, koloniler kurarak bugünkü birçok yerleşim yerinin temelini atmışlardır. İyonya kent devletleri 7. yüzyıldan itibaren Lidya egemenliğine girmiştir. Efes, Foça, Milet kentleri Lidyalılardan sonra Pers, Makedon ve Roma ordularının saldırısına uğramıştır. URARTULAR MÖ. IX. yy- VI. yy Urartu Devleti önceleri beylikler halinde yaşayan Asya kökenli Hurri kabileleri tarafından XI. yüzyılda Van gölü ve çevresinde kurulmuştur. Devletin kurucusu l. Sav rdur, başkenti Tuşpa Van’dır. 900 yılı sonlarına doğru Urartu Devleti'nin sınırları doğuda Hazar denizinden, batıda Malatya'ya; kuzeyde Erzurum ve Erzincan'dan, güneyde Musul ve Halep'e kadar uzanmıştır. Urartulular üç yüz yıl kadar bu bölgenin en büyük devletlerinden biri olmuşlardır. Urartular yaklaşık 200 yıl boyunca Doğu Anadolu'ya hâkim oldular. Bu bölgenin egemenliği için Asurlular ile devamlı savaşlar yaptılar. Urartu Devleti Kafkaslardan gelen Kimmer ve Saka İskit akınlarıyla sarsıldı. Urartular 600'lerde Medlerin Anadolu'yu istilası sırasında yıkılmışlardır. MÖ MÖ KADAR ANADOLU’DA KÜLTÜR VE MEDENİYET A- DEVLET YÖNETİMİ İlkçağlarda Türkiye’de kurulan devletler krallıkla yönetilmiştir. Bütün yetkiyi elinde bulunduran krallar, aynı zamanda başkomutan, baş yargıç ve başrahiptir. Bu durum kralların siyasi askeri ve dini yetkileri kendilerinde topladıklarını ve güçlerini arttırdıklarını göstermektedir Türkiye’de ilk siyasi kuruluşlar şehir devletleri şeklinde ortaya çıkmışlardı. Zamanla güçlenen bir kent, diğer komşu devletleri de kendi idaresi altına alarak daha büyük devletler kurmuşlardır. Hititler, Frigyalılar ve Urartular zamanla büyük krallıklar haline gelirken; İyonya ve Lidya’da kent yönetimi öne çıkmıştır. Hitit, Lidya, Frigya ve Urartu kralları tanrısal özellikleri bakımından Mısır ve Mezopotamya krallarını andırırlar. Ancak Mısır hükümdarları tanrı-kraldır, Anadolu’da ise, krallar tanrıların temsilcileri ve başrahiptir. Kentlerin başında bulunan krallar tanrıdan aldıkları yetkilerle kendi kentlerini idare etmekteydiler. Kralın başrahip oluşu laik olmayan bir anlayışı yansıtmaktadır. HİTİTLER- Devlet Yönetimi 1. Hitit devleti, birçok feodal beyliğin merkezi otorite etrafında birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir. 2. Anadolu'da bilinen ilk siyasal birliği kurdular. 3. Başlangıçta Hitit devlet yönetiminin temelini feodal tımar sistemi oluşturmaktaydı. İlk zamanlarda fethedilen toprakların yönetimi prenslere verilmiş, böylece küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Yeni krallık zamanında feodal beylikler kaldırılmış, yerine valiler gönderilmiştir. Eyaletlerin merkezden gönderilen valiler tarafından yönetilmesi, feodalleşmeye izin verilmediğinin ve merkezi otoritenin korunmak istendiğinin belirtisidir. Bunun yanında, alınan toprakların önceleri prenslere, sonra da valilere verilmesi tımar sistemine benzemektedir. 4. Hititlerin başında büyük kral, evrenin kralı, tabarna unvanını taşıyan bir hükümdar bulunuyordu. 5. Krallık babadan oğula geçmekteydi. 6. Hititler'de krallar, ilk zamanlarda ülkenin ileri gelenleri tarafından, hanedandan olanlar arasından seçilirdi. Bu usul hanedan prensleri arasında anlaşmazlıklara ve kanlı çarpışmalara neden olurdu. Bu durumu önlemek amacıyla bir anayasa hazırlanarak kral kendisinden sonra başa geçecek prensi seçmek hakkına sahip oldu. 7. Kral aynı zamanda devlet başkanı, başkomutan, baş yargıç ve başrahipti. 8. Kral devlet yönetme yetkisini Pankuş ve Tavananna Kraliçe ile paylaşmıştır. Kralın yanında Pankuş denilen bir tür asiller meclisi de yönetimde söz sahibiydi. İlk zamanlarda kralın yetkileri meclis tarafından sınırlandırılmıştı Kralın yetkilerini sınırlayan Pankuş meclisinin varlığı meşruti bir yönetimin olduğunu gösterir. Meşrutiyet reminin ilk örneği.. Ancak imparatorluk döneminde meclisin yetkileri azalırken danışma meclisikralın yetkileri artmıştır. Dolayısıyla soylular yönetimden uzaklaştırılmıştır. Kraldan sonra devlet yönetiminde en yetkili kişi tavananna denilen kraliçeydi. Tavananna, dini törenlere ve bayramlara başkanlık yapar, kral savaşa gittiğinde ülkeyi yönetirdi. Hatta Kadeş Antlaşması’nda Hitit kralının yanında kraliçenin de imzası yer almıştır. Bu durum Hititlerde kadınların devlet idaresinde etkili olduğunu göstermektedir. 9. Hititler Kızılırmak’ın kuzeyindeki topraklara Yukarı Memleket, güneyindeki topraklara ise Aşağı Memleket diyorlardı. Hititlerde kral öldüğü zaman “tanrı” olmaktadır. Hititler -Ordu 1. Hititlerin ilk zamanlarında daimi ordu yoktu. Eli silah tutan bütün erkekler asker sayılırdı. Ancak Hititlerin dört tarafından düşmanla sarılmış olması ve beyliklerin sık sık ayaklanmaları sonucunda imparatorluk döneminde sürekli ordu kurulmuştur. 2. Hitit ordusunun büyük kısmı yaya askerlerden oluşuyordu. Yaya askerlerin yanı sıra savaş arabalarını kullanan askerler de bulunuyordu. Savaş arabalarına çok fazla önem verilirdi. 4. Ayrıca asiller kendilerine verilen toprakların gelirleriyle asker beslemek ve savaşa katılmak zorundaydı Tımar sistemi 5. Hititler bazı savaşlarda ücretli askerlerden de faydalanmışlardır. Hititler -Hukuk 1. Hitit kanunları oldukça gelişmişti ve Aile hukuku, ceza hukuku, borçlar hukuku gibi bölümlere ayrılarak sistemleştirilmişti. 2. Mezopotamya'dan Sümer'den etkilenen Hitit hukuku, daha insancıl kurallar içermekteydi. 3. Sümerlerde olduğu gibi Hititlerde de mülkiyet hakkı güvence altına güvence altına alınması, pek çok suçun cezasının tazminat olarak ödenebilmesi ve idam cezasının fazla uygulanmaması, Hitit hukukunun daha insancıl olduğunun belirtisidir. 4. Adalet kavramının güneşle sembolleştirilmesi, Mısır ve Mezopotamya'dan etkilendiğini göstermektedir. 5. Aile hukuku gelişmiştir. Medeni hukukun temelini atmışlar .Yaptıkları medeni kanun evlilik resmi bir sözleşme olarak kabul edilmiştir. 6. Ceza hukukunda Hitit kanunları Hammurabi Asur kanunlarına göre daha yumuşaktı, esası yerine fidye yöntemi uygulanıyordu, cezası yalnız büyük suçlar için konulmuştu. En ağır suç devlete başkaldırmaktı ve ölümle da Hititlerin merkezi otoriteye önem verdiklerini göstermektedir FRİGYALILAR Devlet Yönetimi 1. Frigyalılar önceleri beylikler halinde yaşarlarken daha sonra krallıkla yönetilmişlerdir. Asiller de söz sahibi idiler. 2. Frig kralları genellikle Gordios veya Midas adlarıyla anılırdı. Ordu Frigya ordusu genellikle yaya askerlerden oluşuyordu ve sistem olarak Hitit ordusuna benziyordu. LİDYALILAR Devlet Yönetimi 1. Lidya krallıkla yönetiliyordu. 2. Lidya devlet yönetiminde İyonyalıların etkisi görülmekteydi. 3. Yönetimde kralın yanında büyük tüccarların ve arazi sahibi asilzadelerin de önemli bir rolü vardı. Ordu Lidyalılar orduya gereken önemi vermediler. Sahip oldukları zenginlikten dolayı orduda ücretli askerlere yer verdiler. Ancak para için savaşan bu askerler vatan sevgisinden yoksun oldukları için savaşlarda başarılı olamadılar. Bu durum Lidyalıların yıkılmasını hızlandırmıştır. İYONYALILAR Devlet Yönetimi 1. Her biri bağımsız bir devlet olan İyon şehirleri önceleri krallar, 2. 500 yıllarından itibaren asillerin kurduğu oligarşik hükümetler 3. Ve en son olarak da demokratik hükümetler tarafından yönetilmiştir. 4. VIII. yüzyıldan itibaren Lidya tehlikesi baş gösterince, devletin başına tiran adı verilen güçlü liderler geçmiştir. 5. Yönetimde şehir meclisleri çok etkiliydi. Tüm kararlar orada alınırdı. Ordu İyonlar güçlü askeri filolara sahipti. URARTULAR Devlet Yönetimi 1. Urartuların ilk zamanlarında devlet kralların zayıflamasından dolayı feodal bir yapıya sahipti. 2. Krallıkla yönetilen Urartu Devleti eyaletlere ayrılmıştı. 3. Her eyalette başkentten atanan En-nam valiler görev yapıyorlardı. 4. B- DİN VE İNANIŞ İlkçağlarda Türkiye’de çok tanrılı bir din anlayışı hâkimdi. Bu nedenle Anadolu için “Bin Tanrı İli” denilmiştir. Anadolu’nun batısında kurulan medeniyetler Yunan tanrılarından, doğuda kurulan medeniyetler ise, Mezopotamya tanrılarından etkilenmişlerdir. Bu nedenle Anadolu’daki toplulukların dinleri birbirine benzemekteydi. Bu durum, Türkiye’nin coğrafi konumundan doğan tabii bir sonuçtur. İlkçağ insanlarında uğraş alanlarındaki gelişmeler inançları üzerinde etkili olmuştur. Örneğin tarım faaliyetlerine önem veren Frigyalılarda en büyük tanrı olarak bereket tanrısı Kibele'yi kabul etmeleri gibi HİTİTLER -Din Ve İnanış 1. Hititlerin dini çok tanrılı idi. 2. Kendi tanrılarından başka bütün Anadolu ve Ön Asya tanrılarını kutsal kabul etmişlerdi. Bu yüzden Hititler zamanında Anadolu bin tanrı ili olarak tanımlanmıştır. Bu dönemde Anadolu'ya "Bin tanrı ili" durum, Hititlerin kendilerine özgü bir dinlerinin olmadığı ve inançlarda diğer toplumların etkisinde kaldığını göstermektedir. 3. Hititlerde temizlik tapınmanın ilk şartıydı. 4. Hititlerde ahiret inançları zayıftı. 5. Dini törenler başrahip olarak kral tarafından yönetilirdi. 6. Önemli tanrıları güneş tanrıçası HEPAT kralları atayan, koruyan ve savaşları yöneten, kral bu tanrıçanın başrahibidir.,kocası fırtına tanrıçası TEŞUP, gök tanrısı DATTAŞA 7. Özellikle krallar tarafından, tanrılarına hesap vermek amacıyla yıllıklar Anallar'ın hazırlanması, tarafsız tarih yazıcılığının da başlangıcı olarak kabul edilir. Çünkü yıllıklarda kralların başarıları kadar yenilgilerine, zaferleri kadar hatalarına da yer verilmiştir. Hititlerin yıllıkları kronik tarih yazıcılığına da güzel bir örnektir. FRİGYALILAR-Din ve İnanış 1. Frigyalılar ziraatçı bir kavim olduklarından dini inanışlarında bunun etkisi görülür. 2. En büyük tanrıları toprak ve bereket tanrıçası Kibele'dir. 3. Frigyalılar dini inançlarında Hititlerin etkisinde kalmışlardır. 4. İlkbahar ve son baharda tabiatın dirilişini ve ölümünü sembolize eden tanrıçalara inanırlar ve yılın belirli zamanlarında törenler düzenlenirdi. 5. Doğa tanrıçası KYBELE ve onun sevgilisi ATTİS’e büyük saygı gösterirlerdi. 6. En büyük tapınma yeri PESSİNUS Balahisar’dadsır. 7. Ölülerini tümülüs altına yaptıkları mezar odalarına gömerlerdi. LİDYALILAR-Din ve İnanış 1. Lidyalılar din konusunda daha çok komşuları İyonların etkisi altında kalmışlardı. 2. Lidya'da tanrıça Kibele büyük saygı görmekteydi. 3. Artemis, Zeus ve Apollo gibi Yunan tanrılarına tapıyorlardı. 4. Lidyalılar Frigyalılarda olduğu gibi kral ve asillerin ölülerini yığma toprak tepeler tümülüs altında gizlenen odalara gömerlerdi. 5. Lidya kral mezarları başkentleri Sardes'in yakınındaki Bintepeler yöresindedir. İYONYALILAR-Din ve İnanış 1. İyonlarda da din çok tanrılıydı. 2. İyonlar tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdir. 3. Hem Yunan hem Anadolu tanrılarına tapan İyonlarda önemli tanrılar Zeus, Athena ve Artemis'ti. 4. Ölümden sonraki yaşam inancı zayıftı. URARTULAR-Din ve İnanış 1. Urartuların dinleri çok tanrılıydı. 2. Yerli tanrıların yanında Mezopotamya, Hitit ve İran tanrılarına da tapıyorlardı. 3. En başta gelen tanrıları savaş tanrısı Haldi idi. 4. Tanrıları için tapınaklar inşa etmişlerdir. 5. Urartular krallarını sert kayalara oydukları mezarlara gömmüşlerdir. 6. Ölümden sonraki hayata inanan Urartular bu inançlarının etkisiyle mezarlarını oda ve ev biçiminde yapmışlar, mezarlara ölüyle beraber değerli eşyalarını da koymuşlardır. C- SOSYAL VE EKONOMİK YAŞAM HİTİTLER -Sosyal ve Ekonomik Hayat 1. Toplum; Hürler soylular, rahipler, askerler, memurlar, tüccarlar ve köylüler ile köleler olarak iki gruptan oluşurdu. Anadolu'da bu sınıfların bulunması Türkiye'de yaşayan insan topluluklarının arasında eşitsizliğin olduğunu göstermektedir. Hititlerde toplum bazı sosyal sınıflara ayrılır. Bunlar yöneticiler soylular, rahipler, namralar hürlerle köleler arasındaki sınıf ve kölelerden oluşuyordu. Soylular; Kral ailesinden oluşan, geniş haklara sahip olan, yüksek memurlukları yürüten ve geniş toprakları olanlardı. Rahiplik; onurlu bir meslek sayılmış, çoğu kez prenslerden seçilmiş, ancak halk fazla dindar olmadığı için etkinlik kazanamamıştı Sosyal bakanın en altında yer alan kölelerin mülkiyet hakları vardı. Hatta başlık parasını ödeyerek soylu kadınla evlenebiliyorlardı. Bedel ödeyerek hür sınıfına geçebiliyorlardı. Bu sınıfların sahip oldukları haklar yazılı kanunlarla korunmuştur. İlk çağ toplumunda kölelere mülkiyet hakkı tanıyan tek toplum Hititlerdir. 2. Hititlerde vatandaşın devlete karşı üç temel sorumluluğu vardı Askerlik yapmak, üretimde bulunmak ve angarya hizmetlerinde çalışmaktı. 3. Hititlerde aile yapısı pederşahi olmasına ve başlık parası alınmasına rağmen evlenme işleminin sözleşmeyle yapılması, aile hukukunun önemli olduğunun belirtisidir. 4. Ana kraliçe Tavananna'nın önemli yetkilerinin olması, aile hukuku düzenlemeleri Hitit toplumunda kadınların önemli bir yerinin olduğunu gösterir. Bu medeni hukukun temelini oluşturmalarıyla doğrudan ilgilidir. 5. Hitit ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı. 6. Topraklar tanrıların ve kralların malı kabul edilirdi. 7. Hititler tarım ve hayvancılığı koruyan kanunlar yaptılar. 8. Anadolu'da tımar sistemini ilk defa Hititler uyguladılar. 9. Hititlerde maden işlemeciliği ile kumaş dokumacılığı da demir çağını başlatmışlardır. 10. Suriye ve Mezopotamya özellikle Asurlular ile ticaret yapmışlar, ticaret yollarının korunmasına önem vermişlerdir. Asur kolonileri döneminde kullanılan ticaret yol Hititler zamanında daha işlek duruma gelmiştir, yollar Anadolu'yu Kuzey Suriye, Mezopotamya İran'a bağlamaktaydı. FRİGYALILAR -Sosyal ve Ekonomik Hayat 1. Frigya'da halk, Hititlerde olduğu gibi sınıflara ayrılmıştı. 2. Tüccar ve zanaatkârların oluşturduğu bir sınıf da bulunmaktaydı. 3. Büyük topraklar rahiplerin malı idi. 4. Bir köylü-çiftçi toplumudur. Frigya’da ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa yüzden Frig kralları tarımı korumak için ağır kanunlar koymuşlardır. Bu kanunlara göre bir öküz kesmenin veya bir saban kırmanın cezası ölümdü. 5. Frigyalılarda dokumacılık gelişmişti. Tiftik keçisinin kılından üretilen dokumalar ile tapetes adını taşıyan halı ve kilim üretimi yaygındı. 6. Frigya en eski yol kavşaklarının üzerinde bulunduğu için özel bir önem kazanmıştır. Gordion gibi büyük şehirlerde gelişmiş bir aydın tabakası, tüccar ve esnaf sınıfları vardı. 7. Maden işçiliğinde ilerleyen Frigyalılar ürettikleri eşyaları başka ülkelere satıyorlardı. LİDYALILAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat 1. Lidyalılar tüccar bir toplumdu. Sosyal tabakalar içinde tüccarlar, asiller ve büyük zenginler üst sıralarda yer alıyorlardı. 2. Krallar ticaretin düzen içinde sürmesine özen gösterirlerdi. 3. Lidyalılar ticareti geliştirmek amacıyla Efes'ten başlayarak Mezopotamya'ya kadar uzanan ünlü Kral Yolu'nu yaptılar. Bu yolun yapılması sonucunda; a Lidyalılar zenginleşmiştir. b Doğu - Batı kültürleri arasında etkileşim artmıştır. c Takas usulünün gelişen ticareti karşılayamaması üzerine 700 yıllarında Lidyalılar ilk parayı kullanmışlardır. 4. Lidyalıların insanlık tarihi ve kültürüne yaptıkları en büyük katkı parayı icat etmiş olmalarıdır. Paranın icadı; a Alışverişi kolaylaştırmış, ticaret geliştirmiş, b Ekonomik hayatı canlandırmış c Sermaye birikimine ve finans sektörünün oluşmasına ortam hazırlamıştır. d Paranın kullanılmasına başlanmasından sonra değiş- tokuş takas uygulaması ortadan kalkmıştır. 5. Dünya’nın en eski serbest pazarını Sardes'te Lidyalılar kurdular. 6. Lidya'nın en önemli doğal zenginliği altın madenleriydi. 7. Lidyalılar denizlerde Fenikeliler ve Yunanlılarla başa çıkamayacaklarını bildiklerinden daha çok kara ticaretine ağırlık verdiler. Lidyalı tüccarlar Ege'deki koloniler, Mısır, Mezopotamya ve Fenike ile ticari ilişkilerde bulunmuşlardır. 6. Dönemin en zengin ülkesidir. Nedenleri ise a Arazinin verimliliği b Akarsu yataklarındaki altın bolluğu c Sardes’in Kral Yolu üzerinde bulunması İYONYALILAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat 1. İyonya'da halk daha çok ticaretle uğraşmaktaydı. Bu yüzden halk oldukça zengindi. 2. Efes ve Milet en önemli ticaret merkezleri haline gelmiştir. 3. Denizcilikte ileri gitmiş olan İyonyalılar Kral Yolu'nda egemenliğin Lidyalılarda olması üzerine Akdeniz, Marmara ve Karadeniz kıyılarında ticaret amacıyla koloniler kurdular. Sinop, Samsun, Trabzon bunların en tanınmışlarıdır. Bir devletin ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı, kendi sınırları dışında ele geçirip yönettiği ülkeye veya topraklara koloni denir. URARTULAR-Sosyal ve Ekonomik Hayat 1. Krallıkla yönetilen ülkede asiller, tüccarlar ve büyük zenginler söz sahibi idiler. Soylu olmayan insanlar tarım ve inşaat işlerinde zorunlu olarak çalıştırılırlardıyarı özgür. Köleler en alt tabakayı oluştururdu. 2. Urartu halkının büyük kısmı hayvancılık, bir kısmı da ziraat, bağ ve bahçecilik, maden işletmeciliği ve taş oymacılığı ile uğraşmıştır. 3. Sulama kanalları ile tarımı geliştirmeye çalıştılar. 4. Dışarıdan zanaatkârlar, taş ustaları ve maden ustaları getirilerek yeni kurulan şehirler imar edilmiştir. 5. Maden işlemeciliğinde oldukça ilerleyen Urartular Ön Asya'nın gerçek maden ustaları olmuşlardır. D- YAZI, DİL VE EDEBİYAT Anadolu’da ele geçirilen en eski tabletler MÖ. 2000 yıllarına ait KÜLTEPE TABLETLERİ olup Asurlu tüccarlar yazmıştır. HİTİTLER -Yazı, Dil ve Edebiyat 1. Hititler kilden yapılmış tabletler üzerinde Mezopotamya'dan Asur aldıkları çivi yazısını, taş anıtlar üzerinde ise genellikle kendilerinin buldukları hiyeroglif resimli yazı yazısını kullanmışlardır. 2. Hititler, Mezopotamya edebiyat eserlerinin etkisi altında kalmışlar, bu eserleri kendi dillerine çevirmişlerdir. Gılgamış ve Kumarbi destanları bunlar arasındadır. Mezopotamya efsanelerinin Yunanlılara aktarılmasında Hitit edebiyatı aracılık rolü görmüştür. 3. Dilleri Hint-Avrupa dil grubundandır. Yazı ve Tarih Yazıcılığı Hititler, Asurlulardan öğrendikleri çivi yazısını kullandılar. Hitit Devleti'nin yıkılmasına doğru kendi yazılarını buldular. Hitit Hiyeroglif Yazısı adı verilen bu yazı, daha çok taş abideler üzerinde ve mühürlerde kullanılmıştır. Hitit kralları, yaptıkları işleri tanrılarına hesap vermek amacıyla anal adı verilen tabletlere yazdırırlardı. Tarihi önemli olaylar her yıl kaydedilerek Anallar yıllıklar meydana getirilmiştir. Anallar, Hitit tarih yazıcılığının en güzel örnekleridir. Anallarda başarılar kadar yenilgilerin de yazılmasından çekinilmemiştir. Olaylar tanrılarına hesap verme düşüncesiyle yazıldığı için doğru olarak kaleme alınmıştır. Hititler ilk tarafsız tarihçiliği Anallar yıllıklar düzenleyerek geliştirmişlerdir. FRİGYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat 1. Dilleri Hint - Avrupa grubundan olan Frigyalılar, 2. Fenike alfabesini kullanmışlardır. 3. Hayvan hikâyeleri anlatım geleneği fabl ilk kez Frigyalılarda görülmüştür. LİDYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat 1. Lidyalıların dili Hint - Avrupa karakterindedir. 2. Fenike alfabesinden alınmış 26 harfli bir alfabe kullanmışlardır. 3. Krezüs zamanında Yunanlı filozoflar Sardes Sarayı'nda görevlendirilmişti. 4. Masalcılığın babası olarak bilinen Ezop Lidya kralından maaş alıyordu. İYONYALILAR-Yazı, Dil ve Edebiyat 1. İyonyalılar Frigyalılar vasıtasıyla öğrendikleri Fenike alfabesini kullandılar. 2. İyonyalılar alfabenin batıya aktarılmasını da sağlamışlardır. 3. Yunanlılar Fenike alfabesinden alınan çeşitli Yunan alfabeleri içinde en çok İyon alfabesini kullanmışlardır. URARTULAR-Yazı, Dil ve Edebiyat 1. Urartuların dili Ural-Altay dillerine benzemektedir. 2. Türkçeye benzeyen Urartu dili sabit köklere takılar eklenerek kullanılmıştır. 3. Urartular Asurlulardan aldıkları çivi yazısını kullanmışlardır. Çivi yazısının yanında hiyeroglif yazısını da kullanmışlardır. E- BİLİM VE SANAT HİTİTLER -Bilim ve Sanat 1. Hititlerde sanat Mezopotamya'nın etkisi altında gelişmiştir. Özellikle mimaride Anadolu'ya özgü bir üslup geliştirmişlerdir. 2. Şehirlerin etrafını surlarla çevirmişler, saray ve tapınaklar inşa etmişlerdir. 3. Hititler heykelcilik ve kabartmacılıkta da hayli ilerlemişlerdir. Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları Hitit kabartma sanatının en önemli eserleridir. 4. Hititler şehir ve saray kapılarını sfenksler, aslan heykelleri ve resimlerle süslemişlerdir. 5. Hititler seramik yapımında, maden ve taş oymacılığında önemli eserler meydana getirmişlerdir. Altın, fildişi, cam ve demir biblolar el sanatlarının gelişmiş olduğunu göstermektedir. 6. Kabartma sanatı gelişmiş, kayalara yapılan tanrı kabartmalarının oluşumuyla Kaya Abideleri denilen yeni bir tarz ortaya çıkmıştır. İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları Hitit ürünüdür. FRİGYALILAR-Bilim ve Sanat 1. Frigyalılar ilk zamanlarda Hitit sanatının, daha sonraları Yunan sanatının etkisinde kalmışlardır. 2. Frig mimarisi zamanla kendine özgü bir üslup kazanmıştır. Ölüleri gömdükleri kaya mezarlarının ve anıtların ön yüzlerinde gelişmiş kabartmalar bulunur. 3. Eskişehir yakınlarındaki Midas'ın Mezarı Frigyalıların en ünlü kaya mimarilerindendir. 4. Frigyalılar mimaride olduğu kadar madencilik ve ağaç oymacılığında da çok ileriydiler. 5. Tahta işçiliği, dokuma ve kilimcilikteki desen ve teknikleriyle Yunan sanatını etkilemişlerdir. LİDYALILAR-Bilim ve Sanat 1. Lidya mimarisi oldukça gelişmiştir. Pers Kralı I. Daryus İran'da yaptırdığı sarayın yapımında Lidyalı taş ustalarından faydalanmıştır. Sardes'teki kral mezarlarındaki taş işçiliği kusursuzdur. 1. Lidyalılar altın işlemede ustaydılar. Kuyumculu oldukça gelişmişti. 2. Heykelcilikte Yunanlıların etkisinde kalmışlardı. 3. Lidya'da ayrıca dokumacılık, çömlekçilik ve dericilik sanatları da ilerlemiştir. İYONYALILAR-Bilim ve Sanat 1. İyon medeniyeti her alanda Yunan medeniyetini etkilemiş ve bir anlamda Avrupa medeniyetinin temelini oluşturmuştur. Anadolu'da bilim faaliyetleri İyonya'da en yüksek noktasına ulaşmıştır. İyonya'da bilimin gelişmesinde etkili olan faktörler şunlardır a Denizcilikle uğraşan İyon şehirlerinin zenginleşmesi b Uygarlıkların kesişme noktasında bulunması c Bilimle uğraşanların zenginler tarafından desteklenmesi d Ön Asya'dan gelen ticaret yollarının bitiş noktasında bulunması e Siyasi birliğin olmaması 2. Önemli bilim adamları arasında a Miletli Tales 28 Mayıs 585 tarihli güneş tutulmasını önceden hesaplayabilecek kadar matematik ve astronomi bilginiydi. b Pisagor ilk kez dünyanın yuvarlak olduğunu ileri sürmüştür. c İlk deneyi yapan Anaksimandes, d kilit ve anahtarı bulan Teodorus, e bilimsel manada ilk astronom olan Anaksogaros, f atom sözcüğünü bugünküne yakın bir biçimde ilk kez kullanan Demokritus, g ünlü bir filozof olan Diyojen, tıbbın temellerini atan Hipokrat, h tarihin babası sayılan Heredot İyonyalıdır. İyonya'da özgür düşüncenin varlığı felsefenin doğmasını sağlamıştır. 3. İyonlarda mimari oldukça gelişmişti. VI. yüzyılda İyon nizamı adı verilen bir yapı tarzı ortaya çıkmıştır. Artemis ve Apollo tapınakları İyon mimarisinin en güzel örneklerindendir. 4. İyonlar heykeltıraşlıkta da büyük bir başarı göstermişler, mermerden güzel ve gerçekçi bir stille heykeller yapmışlardır. URARTULAR-Bilim ve Sanat 1. Urartular mimarlıkta çok ileri bir düzeye ulaşmışlardı. Özellikle sarp kayalara oyulmuş kaleler, saraylar, tapınaklar ve su kanalları günümüze kadar gelmiştir. Van'da Van Kalesi, Çavuştepe, Erzincan'da Altıntepe bu kalelerde bazılarıdır
Üye Ol Giriş Hoş geldiniz MisafirSon ziyaretiniz 0901, 1 Dakika Önce MsXLabs Üye Girişi Beni hatırla Şifremi unuttum? Ana Sayfa Forumlar Soru-Cevap Tüm Sorular Cevaplanmışlar Yeni Soru Sor Günlükler Son Mesajlar Kısayollar Üye Listesi Üye Arama Üye Albümleri Bugünün Mesajları Forum BB Kodları Your browser can not hear *giggles*... Your browser can not hear *giggles*... Perşembe, 11 Ağustos 2022 - 0901 Arama ForumSorularSoru-Cevapİlk çağdaki uygarlıkların dini inanışları nelerdir? En İyi Cevap Var Güncelleme 29 Ekim 2018 Gösterim Cevap 1 Cevap Yaz cengo09Ziyaretçi 9 Aralık 2010 Mesaj 1 Ziyaretçi İlk çağdaki uygarlıkların dini inanışları nelerdir? EN İYİ CEVABI Misafir verdi Çok tanrılı dine inanıyorlardır bütün Bağlantılar BEĞEN Paylaş Paylaş Son düzenleyen Safi; 29 Ekim 2018 2313 Cevapla MisafirZiyaretçi 19 Aralık 2011 Mesaj 2 Ziyaretçi Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Çok tanrılı dine inanıyorlardır bütün Bağlantılar BEĞEN Paylaş Paylaş Cevapla Cevap Yaz Benzer Konular İlk çağ uygarlıkların özellikleri nedir? 2 Ocak 2013 / Misafir Cevaplanmış İlk uygarlıkların dünya medeniyetine katkıları nelerdir? 20 Kasım 2012 / Misafirim Ben Cevaplanmış Uygarlıkların yönetim şekilleri, dini inanışları, geçim kaynakları nelerdir? 27 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap Eski uygarlıkların sayıları ile şimdiki uygarlıkların arasındaki farklar nelerdir? 21 Haziran 2015 / Misafir Soru-Cevap Uygarlıkların sayıların gelişimine olan katkıları nelerdir? 23 Aralık 2012 / Misafir Cevaplanmış Çok hassas ölçümler nasıl yapılır?ProShow Gold'da yapılan bir videoda sarı yazının çıkmasını nasıl engelleyebilirim? Kapat Saat 0901 Hoş Geldiniz Ziyaretçi Ücretsiz üye olarak sohbete veforumlarımıza olmak için lütfen tıklayınız. Benzer Konular İlk çağ uygarlıkların özellikleri nedir? 2 Ocak 2013 / Misafir Cevaplanmış İlk uygarlıkların dünya medeniyetine katkıları nelerdir? 20 Kasım 2012 / Misafirim Ben Cevaplanmış Uygarlıkların yönetim şekilleri, dini inanışları, geçim kaynakları nelerdir? 27 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap Eski uygarlıkların sayıları ile şimdiki uygarlıkların arasındaki farklar nelerdir? 21 Haziran 2015 / Misafir Soru-Cevap Uygarlıkların sayıların gelişimine olan katkıları nelerdir? 23 Aralık 2012 / Misafir Cevaplanmış Son MesajlarYenile Yükleniyor... MsXLabs Mavi Karanlık Forum, son kullanıcıların çeşitli web teknolojileri ile ilgili sorularını cevaplamak ve geniş kapsamlı bir Türkçe bilgi paylaşımı platformu oluşturmak amacıyla 2005 yılından bu yana hizmet vermektedir. Konu Dizini Site Kuralları Gizlilik ve Şartlar Hakkımızda Bize Ulaşın 2005 - 2022, MsXLabs - MaviKaranlık / designed by NeutralizeR Sayfa saniyede 10 sorgu ile oluşturuldu
ilk çağda denizcilikle uğraşan uygarlıklar